EZİDİLER GERÇEĞİ
Ezidiler...Mezapotamyanın en
çok zulme uğramış en kapalı dinlerinden biri. Günümüzde çoğunlukla Kürtçe
konuşan ve Irak'ın kuzeyi ile Musul arasında kalan bölgede yaşayan bu halkın
inanışı, yaşam biçimi ve ritüelleri alışılmışın çok dışındadır. IŞİD
saldırılarına kadar sınırımıza yakın yerde böyle bir topluluğun bulunduğunu
bilmiyorduk. IŞİD'in Şengal'i ele geçirmesiyle yurtlarını terk etmek zorunda
kalan, binlercesi de IŞİD'e esir düşen Ezidiler, kendilerini bir anda dünya
gündeminin odağında bulmuşlardır. Sürekli korkutulan, eziyet gören kendi
deyimleriyle tarihte haklarında 72 tane ferman yayınlanan ve tarih boyunca
umutsuzluğa mahkum bırakılan bir toplum. Peki kimdir bu Ezidiler?
Ezidi Cografyası
Ezidilerin kaynakları incelendiğinde bugün dünya üzerinde sayıları 900 bini bulan bir Ezidi nüfusundan bahsedilmektedir. Bu nüfusun yaklaşık 500 bini Şengal ile Musul çevrelerinde yaşamaktadır.Bunun yanında Rusya'da 200 bin, Avrupa'da 100 bine yakın Ezidinin yaşadığı değerlendirilmektedir. Ezidiler, temel olarak târihte Asurluların bir parçası olan Irak’ın Ninova bölgesinde yaşamışlardır. Türkiye'de yaşayan Ezidilerin büyük çoğunluğu yurtdışına göç etmiştir. 80'li yıllardan önce Urfa Viranşehir'de sayıları 85 binleri bulan ezidi nüfusu 2007 seçimlerinde 377'ye kadar gerilemiştir. Günümüzde Mardin Midyat, Urfa Viranşehir Siirt Kurtalan ve Beşiri ile Batman ve Hakkari çevresinde yaşamaktadırlar. Yezidilerin Avrupa parlementosunda 2 üyesi bulunmaktadır.
Ezidilerin kaynakları incelendiğinde bugün dünya üzerinde sayıları 900 bini bulan bir Ezidi nüfusundan bahsedilmektedir. Bu nüfusun yaklaşık 500 bini Şengal ile Musul çevrelerinde yaşamaktadır.Bunun yanında Rusya'da 200 bin, Avrupa'da 100 bine yakın Ezidinin yaşadığı değerlendirilmektedir. Ezidiler, temel olarak târihte Asurluların bir parçası olan Irak’ın Ninova bölgesinde yaşamışlardır. Türkiye'de yaşayan Ezidilerin büyük çoğunluğu yurtdışına göç etmiştir. 80'li yıllardan önce Urfa Viranşehir'de sayıları 85 binleri bulan ezidi nüfusu 2007 seçimlerinde 377'ye kadar gerilemiştir. Günümüzde Mardin Midyat, Urfa Viranşehir Siirt Kurtalan ve Beşiri ile Batman ve Hakkari çevresinde yaşamaktadırlar. Yezidilerin Avrupa parlementosunda 2 üyesi bulunmaktadır.
Öncelikle şunu net bir
şekilde belirtmek gerekir ki Ezidilerin ne Hz.Hüseyin'i şehit eden Yezid ile ne
de İran'da bulunan Yezid şehriyle bir alakaları yoktur. Bazı tarihçiler
Hz.Yezid'in Ezidilerce kutsandığından bahsetmektedir. Ancak bu husus Ezidiler tarafından
yalanlanmıştır. İsimleri Farsça'da Tanrı ve melek anlamına gelen 'ized' kelimesinden
türemiştir. Ezidi ise 'Tanrıya inanan' anlamına gelmektedir. Bazı kaynaklarda
ise 'Azda' ve 'Huda' kelimelerinden türediğinden bahsedilmektedir. Ezda
Kürtçede yaradan, vareden; huda ise kendiliğinden varolan anlamlarına
gelmektedir.
Ezidilik dininin birçok dinden etkilendiğini
görmekteyiz. Karanlık ve aydınlık ikilemi, ateş ile güneşi kutsama ritüelleri
açısından Zerdüştlüğü, namaz, hac, zekat, kurban kesme ve oruç gibi
ibadetleriyle islamiyeti, çocukların vaktiz edilmesiyle Hristiyanlığı, bazı
dansları ve adetleri açısından bakıldığında Şamanizmi, kendilerini seçkin
millet olarak görmeleriyle Yahudiliği andıran öğeleri içinde
barındırmaktadırlar. Kısacası belirli dinlerin bir potada eritildiği sentez bir
din olarak göze çarpmaktadır. Yine bazı din tarihçileri Moğol İstilasından
sonra Sincar Dağlarına kaçan Harranlı Sabiler'in Ezidiliğin oluşmasına büyük
katkı sağladığından bahsetmektedir.
Ezidilik dinini
incelediğimizde, söylenenlerin aksine tek Tanrı inancına sahip olduklarını
görmekteyiz. Ezidi dininde Tanrı'ya ulaşma noktasında peygambere ihtiyaç
duyulmamıştır. Ezidilik inancının
kurucusu ve önderi olarak Şeyh Adi bin Musafir'i görürler ve ona muazzam bir
saygı beslerler. Kaynaklarda Hakkari'den Lübnan'a göçen bir ailenin çocuğu
olarak 1075 yılında doğduğu, El Gazali ve diğer Sufi müderrislerden ders aldığı
belirtilmektedir. Eğitimini tamamladıktan sonra günümüzde Irak'ın Kuzeyinde
bulunan Dohak iline bağlı Şeyhan köyü yakınlarında bulunan Laliş yaylasına
gittiği ve ömrünün sonuna dek burada yaşadığı belirtilmektedir. Laliş
bölgesinde cemaatini kuran ve eski bir manastırı dergaha çeviren Adi bin
Musafir tamamen dışa kapalı, çevrede olup bitenle ilgilenmeyen sufi bir tarikat
lideri rolünü üstlenmiştir.
Kutsal Kitapları ve Melek-i Tavus (Azazil) İnancı
Şeyh Adi'nin Ölümünden sonra
Laliş vadisinde bulunan cemaat Adi'nin adından türeyen Adaviler olarak
tanınmıştır.Cemaatinin başına oğlu Hasan bin Adi geçmiş, Eyyübi Devletinin
Musul'u ele geçirmesiyle beraber, Musul'a vali olarak atanan Bedrettin Lulu'nun
emriyle yakalanıp infaz edilmiştir. Ezidilerce Şeyh Adi hoşgörü ve ilim sahibi,
din ayırt etmeksizin herkese kuçak açan bir alim olarak görülür. Moğol
istiasından kaçan halkların korunmak amacıyla Hakkari Dağlarına sığınmasıyla
beraber, Nastri Araplar ve Sabiler'inde katılmasıyla Adavi tarikatı güçlenmiş
ve yeni bir din olarak 15'nci yüzyılda ortaya çıkmıştır.
Ezidilerin iki adet kutsal
kitabı bulunmaktadır. Bunlardan birincisi Kitab el Cilve/Tanrısal Açıklama
Kitabı olarak bilinen ve bizim şeytan olarak bildiğimiz ezidilerin Melek Tavus
olarak bildikleri ve kutsadıkları meleğin bütün varlıklardan önce
yaratıldığından bahsederek başlamaktadır. Bizim günümüzde korku filmlerinde
kullanılan 'Azazil' kelimesi onlarda Melek Tavus'u simgelemektedir. Melek Tavus
seçilmiş olan Ezidi halkına yön göstermek ve onları yanlışlardan uzak tutmak
için dünyaya gönderildiği Kitab El Cilve'de yer almaktadır.
İkinci Kitap ise 'Kitab el-Asvad/Meshaf
Reş/Siyah Kitap olarak bilinen ve ezidi mitolojisini esas alan kutsal
kitaplarıdır. Bu kitapta, Azda olarak bilinen Tanrı kendi özünden Melek Tavusu
yaratmış ve ona evreni biçimlendirme ve insanı yaratma görevi vermiştir.Yani
iyi niyetli olan Azda dünya işleri ile ilgilenmemektedir, dünyanın esas ve
yegane sorumlusu Melek Tavustur ( Tavus Azda'nın yeryüzündeki gölgesidir) Melek
Tavusa yardımcı olması için 6 melek daha yaratmış ve bir avuç dolusu toz göndermiştir. Bu tozla
erkek ve kadını yaratan Tavus daha sonra kalanıyla dünyayı yaratmış ve bunu
Azda'ya takdim etmiştir.
Bunun üzerine Azda Melek Tavus'u test etmek
için bir sınavdan geçirmiş ve bundan sonra insana itaat etmesini istemiştir.
Melek Tavus buna itiraz ederek 'ben
yalnız sana itaat ederim', çünkü beni yaratan sensin şekilnde cevap vermiştir.
Bunun üzerine cennetten kovulan Melek Tavus gururundan 40 bin sene cehennemde
yanmış sonunda döktüğü gözyaşları ile bu ateşi söndürmüştür. Bundan dolayı Azda
tarafından affedilmiş ve cehennemden çıkarılmıştır. Azda ile Tavus artık
barışıktır. Şeytan olarak bilinen Melek Tavusun Ezidilerce kutsanması birçok
semavi din temsilcileri tarafından şeytana tapan kavim olarak lanetlenmiştir.
Melek Tavus Ezidilik dininde hem iyiliğin hem de kötülüğün temsilcisi olarak görülmüştür. Bu yüzden Ezidiler Melek Tavus'a büyük bir saygı beslemekle beraber ondan korkmaktadırlar. Bu inanışta Tanrı özünde iyi niyetli olduğu için ondan korkmanın gereksiz olduğunu düşünmektedirler. Onun yerine Azda tarafından görevlendirilen ve dünyanın kontrolü kendine verilen Melek Tavus'a itaat etmek daha önemlidir. Çünkü Melek Tavus çift yönlüdür. Ateşiyle sizi ısıtabildiği gibi yakabilir de...Bu yüzden şeytan, mel-un, şar, şat, nar gibi kelimelerin kullanılması yasaktır. Ezidiler için Azda'nın secde buyruğuna itaat etmeyen Tavus Melek'in bu hareketi aslında onun ne kadar seçkin olduğunu göstermektedir. Tavus Melek Azda'nın yaptığı bu imtihandan başarıyla geçerek dünyayı yönetme hakkına sahip olmuştur.
Yine bu kitapta Adem ve Havva yaratıldıktan
sonra, Adem'in belinden Şehr bin Cebir'in yaratıldığı, Adem'in en sevdiği oğlu
olduğu ve ondan türeyen halkın seçkin
Ezidi halkını oluşturacağı ve bu toplumun Melek Tavus'un toplumu olacağı
belirtilmektedir. Ezidiler bu yüzden kendilerini özel ve seçilmiş hissederler.
Yahudilikteki gibi kendini üstün ırk olarak gören Ezidiler için bu soydan
olmayanların dine kabulü söz konusu değildir. Ezidi soyundan gelmeyenlerin bu
dinin mensubu olamayacağı, her bir Ezidinin yalnızca başka bir Ezidiyle
evlenebileceği, dışarıdan biriyle evlenmesi durumunda dinden çıkmış sayılacağı
belirtilmektedir. Bu yüzden tamamen kapalı bir toplum olarak yaşamaktadırlar.
Yazılan iki kitapta Adi bin Musafir'e isnat edilse de, araştırmalar bunların
çok daha sonra yazıldığını ortaya koymaktadır. Ezidilikte her 1000 yılda bir
meleğin gelip dünyayı yeniden doğru yola koyduğuna inanılır. Ezidilere göre
Melek Tavusun yeryüzündeki gölgesi olan Şeyh Adi bu meleklerden birisidir. Bu
Tanrı Azda ile Melek Tavus arasındaki antlaşmanın bir sonucudur.
Şeyh Adi bin Musafir ve
kardeşinin naaşlarının bulunduğu Nurani dergahı Ezidilerce kutsal olarak kabul
edilmekte ve hac vazifesinin eda edildiği yer olarak görülmektedir. Tapınakta
herkes çıplak ayakla gezer ve bu birliği sembolize eder. Tapınağın bakımı ve
temizliği en üst tabakadan alt tabakaya herkes tarafından yapılır.
Dergahtan akan su kutsal kabul edilip
hac ziyareti sırasında içilmekte ve yeni doğan çocuklar burada vaftiz
edilmektedir. İnanışlarında güneş, Tanrı'nın yeryüzüne gönderdiği nur ve
yaşamın kaynağıdır. Bu yüzden kıble olarak kendilerine güneşi belirlemişlerdir.
Tavus Meleğe olan saygılarından dolayı başta dergah olmak üzere birçok yerde
tavuskuşu figürleri vardır. Özel ve milli günlerde tapınak ve çevresinde
toplanıp kutlamalar yapar ve dilekte bulunurlar.
İbadetleri ve Gelenekleri
Hac ibadetlerini 15- 20 Eylül tarihlerinde laliş yaylasında bulunan dergahta icra ederler. Şeyh Adi'nin mezarını 3 kez tavaf eden el süren kişi hacı olmuş sayılır. Hac ziyareti sırasında dut ağaçlarını ziyaret ederler. Tek ağaç dalı kesmek bile yasaklanmıştır. Çünkü Ezidilerde doğaya saygı önemli bir özellik olarak dikkat çekmektedir.
Toplumsal Yaşayışları: Kast Sistemi
Sonuç olarak, Ezidilik, belli bir cografyaya sıkışmış, semavi dinlerin bazı gerçekleriyle ters düştüğü için yılllarca birçok katliam ( tarihi kayıtlar son IŞİD saldırılarının Ezidilerin tarihte maruz kaldıkları 77'nci katliam olduğunu belirtmektedirler) yaşamış bir kavim dinidir. Haçlı seferlerinden Moğol istilasına, Eyyübi ve Osmanlı İmparatorluğu tarafından gerçekleştirilen saldırılara kadar birçok zulüme uğramıştır. Bu toplumun son 20 yılına bakmak bile hadisenin ne kadar içler acısı olduğunu göstermektedir. Saddam yönetimi sırasında çoğu kez köyleri boşaltılan, başta eğitim olmak üzere birçok sosyal haktan yoksun bırakılan Ezidiler iki kez Saddam'ın katliamlarıyla yüzyüze gelmişlerdir. Saddam devrildikten sonra bir nebze olsun rahat nefes alan Ezidiler 2007 yılında El-Kaide saldırılarına maruz kalmışlardır. 2011 yılında yine canlı bombalı araç saldırısında Şengal bölgesinde 500 Ezidi hayatını kaybetmiştir. 2014 yılında ise IŞİD'in Şengal'i işgal etmesiyle başlayan süreçte 3000 Ezininin öldüğü, 290 bin Ezidinin göçe zorlandığı, kadınların cariye olarak satıldığı ve 50 bin Ezidinin Şengal Dağlarına sığındığı belirtilmektedir. Huzur içinde yaşayan, dinlerini yayma gibi bir dertleri olmayan bu kadim topluluğun sırf inançları gereği bunca katliama uğramış olması insanoğlunun kötülüğünün en büyük göstergesidir ve bu durumun en kötü yanı zaman ve kişiler değişse de, bu saldırıların yaklaşık 1000 yıl boyunca belli aralıklarla yaşanmış olması ve insanoğlunun farklı dinlere saygı noktasında sınıfta kalmış olmasıdır.
İbadetleri ve Gelenekleri
Ezidilerin dini görevleri
oruç, namaz, hac ve zekattan oluşmaktadır. Namazdan önce yalnız el ve yüz
yıkanarak abdest alırlar. Senede bir defa Şeyh Adi'nin türbesinde yapılan namaz
dışında toplu şekilde namaz kılmazlar. Namaz vakitleri sabah ve akşamdır.
Namazlarını ayakta durup güneşe karşı 3 defa eğilerek kılarlar. Duaları genelde
Kürtçe olarak okurlar. Namazlarını gizlilik içerisinde eda ederler ve
başkalarının yanında namaz kılmak zorunda kalırlarsa, eller güneşe çevrilip,
daha sonra yüze sürmek şeklinde ifa edilir.
Özel ve genel olmak üzere 2 oruç şekli
vardır. Özel oruç sadece din adamları tarafından senede toplam 80 gün olarak
tutulmaktadır. Genel oruç ise herkes tarafından aralık ayının başında tutulur
ve toplam 3 gündür. Tutulan bu orucun bizim orucumuzdan en büyük farkı birşey
ikram edildiğinde geri çevrilmemesi şeklinde olur. Zekat toplama ve dağıtma işi
başlarındaki Şeyh denen din adamları tarafından yapılmaktadır. Ezidilerde zekat
müridlerin gelirlerinin %10'unu şeyhlere, % 5'ini pirlere ve %2.5'unu fakire
vermekten oluşmaktadır.
Hac ibadetlerini 15- 20 Eylül tarihlerinde laliş yaylasında bulunan dergahta icra ederler. Şeyh Adi'nin mezarını 3 kez tavaf eden el süren kişi hacı olmuş sayılır. Hac ziyareti sırasında dut ağaçlarını ziyaret ederler. Tek ağaç dalı kesmek bile yasaklanmıştır. Çünkü Ezidilerde doğaya saygı önemli bir özellik olarak dikkat çekmektedir.
Yeni doğan çocuklar 7 gün içerisinde sünnet
ettirirler. Melek Tavusun ve ilk 2 insanın yaratıldığı gün olan Çarşamba kutsal
gün olarak kabul edilir. Bir Ezidinin rüyasında Tavus Melek'in girdiğini ve
mavi renkten hoşlanmadığını beyan etmesi üzerine mavi ve lacivert renkleri
uğursuz sayılmıştır. Ahiret inancı bulunmamaktadır.Insanın cezası da mükafatı
da bu dünyada verilmektedir. Onun yerine ruh göçü olarak bilinen Reenkarnasyona
inanırlar. Marul, lahana, börülce, kabak, bakla, fasulye ve balık haram
kılındığı için yenmez. Yeni doğan çocuklar 40 'ıncı günden sonra Şeyh ve
pirlerin katılımıyla Şeyh Adinin mabedindeki zemzem suyunda vaktiz edilirler.
Özellikle Nisan ayının ilk
çarşambası Yeni Yıl kutlanır. O gece
meleklerin bereket dağıttığına inanılır. Yine 6-13 Ekim tarihlerinde Şeyh
Adi'nin biraraya getirdiği cemaatin adına Cemaat Bayramı kutlanmaktadır. Bu
bayrama katılmak hac ibadetine eşdeğer görülür ve her Ezidi için farzdır. Yine
Ezidiler de özellikle ülkemizde alevi mezhebinde de bulunan ahiren kardeşliği
görülür. Her Ezidinin bir ahiren kardeşi ve bacısı bulunmaktadır. Ahiren
kardeşliği karşılıklı sevgiyi ve ölümde yardım etmeyi emreder. Yine Ezidi
toplumunda fakirlere yardım etmeyi dinlerinin gerekli bir hususu olarak
görmektedirler.
Cenazelerde ölünün en kıymetli elbisesini bir
ağaç parçasına giydirdikten sonra etrafında dönerler.Ağlayarak diz dövmek,
zılgıt çekmek ölen kişiyi övücü ağıtlar yakmak geleneklerindendir. Ölüler
şeyhler tarafından yıkanırlar.Ölüye dergahtan getirilen toprak sürülür.
Ölülerine 3'ünde, 7'sinde ve 40'ında anma törenleri düzenlenir. Bugün ülkemizde
de birçok yerde uygulanan bu adetin Ezidilikten Anadoluya yayıldığı
düşünülmektedir.
Ezidi toplumunda kast
sistemi mevcuttur. Bunlar din adamları ve müridlerden oluşur. Din adamları
genel olarak Mirler, Şeyhler, Pirler, Kavallar, Fakirler, Koçaklar ve Çömezler
olarak ayrılırlar. Kadınlarda din adamı olabilirler. Emir, Ezidilerin her
anlamda sözcüsü, temsilcisidir. Veraset sistemiyle başa gelmektedirler. Birini
Ezidilikten çıkarma sadece Mir’in isteğiyle olabilir. Şeyhlerin Şeyh Adi'nin
soyundan geldiğini inanılır. Şeyhlerin altında Pirler yer almaktadır. Görevleri
müridlere yol göstermek ve Şeyhe dini görevlerde yardım etmektir. Ayrıca
tapınağın genel sorumluluğu görevini yürütürler. Dini önderler Şeyhler ve
Pirleri izleyen, Kavallar, yılda bir defa tüm Ezidi cemaatlerini dolaşırlar.
Böylece birbirinden uzak Ezidi bölgelerinde bile birliğin canlı tutulmasını
sağlarlar. Fakirler yılda 92 gün oruç tutar, sert kumaşlar üzerinde yatarlar.
Tıraş olmaları, silah taşımaları ve kan dökmeleri de yasaktır. Sadaka ile
yaşamlarını sürdüren Fakirler toplumda barışı sağlayıcı kişilerdir. Çömezler,
Şeyh Adi türbesinin bakımından sorumludur. Müritler, dini bağlamda en düşük kastta
olmalarına rağmen çiftçilik, hayvancılık, toprak sahipliği, çobanlık,
rençberlik veya yevmiyeli işçilik yaparak toplumun ana direğini
oluşturmaktadırlar. Ana görevleri Şeyhlerine itaat etmek ve vergi vermektir.
Kastlar arası geçiş tamamiyle yasaktır. Din adamları çok eşlilik yapabilirken
müritlere bu yasaktır. Ezidi birisinin Ezidi dışında biriyle evlenmesi yasaktır
ve dinden çıkma sebebidir. yine her mürid bağlı olduğu Şeyh tabakasından
biriyle evlenebilmektedir. Nisan ayından evlilik yasaktır.
Ezidi Olmanın BedeliSonuç olarak, Ezidilik, belli bir cografyaya sıkışmış, semavi dinlerin bazı gerçekleriyle ters düştüğü için yılllarca birçok katliam ( tarihi kayıtlar son IŞİD saldırılarının Ezidilerin tarihte maruz kaldıkları 77'nci katliam olduğunu belirtmektedirler) yaşamış bir kavim dinidir. Haçlı seferlerinden Moğol istilasına, Eyyübi ve Osmanlı İmparatorluğu tarafından gerçekleştirilen saldırılara kadar birçok zulüme uğramıştır. Bu toplumun son 20 yılına bakmak bile hadisenin ne kadar içler acısı olduğunu göstermektedir. Saddam yönetimi sırasında çoğu kez köyleri boşaltılan, başta eğitim olmak üzere birçok sosyal haktan yoksun bırakılan Ezidiler iki kez Saddam'ın katliamlarıyla yüzyüze gelmişlerdir. Saddam devrildikten sonra bir nebze olsun rahat nefes alan Ezidiler 2007 yılında El-Kaide saldırılarına maruz kalmışlardır. 2011 yılında yine canlı bombalı araç saldırısında Şengal bölgesinde 500 Ezidi hayatını kaybetmiştir. 2014 yılında ise IŞİD'in Şengal'i işgal etmesiyle başlayan süreçte 3000 Ezininin öldüğü, 290 bin Ezidinin göçe zorlandığı, kadınların cariye olarak satıldığı ve 50 bin Ezidinin Şengal Dağlarına sığındığı belirtilmektedir. Huzur içinde yaşayan, dinlerini yayma gibi bir dertleri olmayan bu kadim topluluğun sırf inançları gereği bunca katliama uğramış olması insanoğlunun kötülüğünün en büyük göstergesidir ve bu durumun en kötü yanı zaman ve kişiler değişse de, bu saldırıların yaklaşık 1000 yıl boyunca belli aralıklarla yaşanmış olması ve insanoğlunun farklı dinlere saygı noktasında sınıfta kalmış olmasıdır.
Etnik alt kültürü güzel tanıtmışsın. Harika
YanıtlaSilÇok teşekkürler Yunus Bey. Bilinen yanlışlara dikkat çekmek istedim sadece...
YanıtlaSil