ŞAHMARAN EFSANESİ
Şahmaran Efsanesi,
Anadolu'da nesilden nesile aktarılmış, yılanların şahı olan Şahmaran ile
insanoğlunun karşılaşmasını ve imtihanını anlatan hüzünlü bir hikayedir. Bugün
Şahmaran figürü, yılanın kültürlerdeki kötü imajının aksine, bereket ve
bilgeliğin simgesi olarak görülür ve Anadolunun birçok evinin duvarlarını
süsler. İşte Yunan mitolojisindeki Medusa ile Hitit mitolojisinde yer alan
İlluyanka efsanelerine benzer yönler taşıyan ve insanoğluna ders niteliğindeki
Şahmaran'ın hikayesi...
Şahmaran efsanesi
Mersin'in Tarsus ilçesinde doğmuş bir şehir efsanesidir. Şahmaran belden
aşağısı yılan, üstü insan olan güzel ve çekici bir dişi varlıktır. Kendisi
maran soyundan gelen yılanların şahıdır. Şahmaran yılanların efendisi olarak
insanlara zarar vermesini engelleyen iyi kalpli bir varlıktır. Efsaneye göre
Şahmaran günümüz Tarsus ve Çukurova ilçeleri arasında bir yeraltı krallığında
yaşamıştır. Bunun sebebi açgözlü ve menfaatçi olan insandan uzak yaşamaktır ve
bu yüzden yeraltından çıkmaz.
Şahmaranla tanışan ilk insanın adı bazı kaynaklarda Belkıya olarak geçerken,
çoğunlukla Camsab olarak bilinir. Camsab o zamanın Tarsus'unda oldukça fakir
bir ailenin çocuğudur. Birgün Camsab arkadaşlarıyla beraber ormanın
derinliklerinde bir mağara keşfeder. Buldukları mağarayı kontrol ettiklerinde
içinin bal ile dolu olduğunu farkederler. Bal o dönemlerde kıymetli olduğu
için, balı toplamak için harekete geçerler. Balı alabilmesi için arkadaşları
Camsab'ı mağaranın derinliklerine indirir. Açgözlü arkadaşları kendilerine
düşen balın daha fazla olması için Camsab'ı mağarada kaderiyle başbaşa
bırakırlar.
Bu ürpertici mağaranın
içinde ne yapacağını düşünen Camsab birden bir ışık farkeder. Cebindeki çakıyla
bu ışık süzmesinin bulunduğu alanı büyüten Camsab asla tahayyül edemeyeceği
güzellikte bir bahçe ile karşılaşır. Bahçede eşşiz güzellikte çiçekler, meyve
ağaçları ve sayısız yılan bulunmaktadır. Bu şahane bahçenin ortasında ise,
büyük bir havuz olduğunu görür. Havuzun başında ise o mükemmel ihtişamıyla
Şahmaran oturmaktadır. Bu eşşiz güzellik, Camsab'ı farkeder ve himayesine
alır.
Camsab uzun yıllar
Şahmaran ile bu bahçede yaşar. Orada çok mutlu ve keyifli bir yaşam süren
Camsab, belli bir süre sonra ailesini çok özlediğini ve gitmek istediğini
Şahmaran'a bildirir. Çıkmak yasak olduğundan başlangıçta Camsab'a izin vermeyen
Şahmaran onu çok sevdiğinden kıyamaz ve gitmesine izin verir. Ancak
Camsab'tan kendisi ve yaşadıkları yer hakkında kimseye bilgi vermemesi ve
hamamda yıkanmaması konusunda söz alır. Daha sonra ailesinin yanına dönen
Camsab uzun bir süre verdiği sözü tutar.
Seneler sonra
ülkenin padişahı amansız bir hastalığa yakalanır. Padişahın veziri ise tek
dermanın Şahmaran'ın etini yemek olduğunu söyler ve halk içinde Şahmaran'ın
yerini bilen kişiler olduğunu söyleyerek tüm halkı büyük hamamlarda toplar.
Çünkü yılanlarla yaşayan kişinin hamamda yıkanması durumunda vücudunun pul pul
olacağını iddia eder. Başka bir çaresi kalmayan padişah vezirin bu teklifini
kabul eder. Hamamda yıkanan Camsab kısa sürede derisi pullandığı için
yakalanır. Kendisi ve ailesinin öldürüleceği tehdidini alan Camsab istemeden de
olsa Şahmaran'ın yerini söyler. Padişahın askerleri Şahmaranı bulunduğu yerde
yakalayıp padişahın huzuruna getirir.
Camsab'ın çok üzgün olduğunu gören ve bunu yapmaya
mecbur kaldığını anlayan Şahmaran, Camsab'a yardım etmeye karar verir. Şahmaran
padişaha şifa bulması için; başını kaynatılıp padişah tarafından, gövdesinin kaynatılıp
vezir tarafından ve kuyruğunun kaynatılıp Camsab tarafından içilmesi
gerektiğini bildirir. Bu aslında Camsab'a yaptığı son iyiliktir. Başını
kaynatıp içen padişah şifa bulur, gövdesini kaynatan kötü kalpli vezir ise
ölür. Camsab ise Lokman Hekim olarak bildiğimiz büyük bir alim olur ve padişah
tarafından vezir olarak görevlendirilir. Anlatılan hikayeler farklılık gösterse
de, tüm hikayelerin sonunda Şahmaran ölmektedir.
Aynı hikayenin bir diğer versiyonunda ise evine dönen
Camsab ilerleyen süreçte Şahmaran'dan yardım isteyip bulunduğu yerden çıkmasını
ve hamama gelmesini ister. Şahmaran maranlara ve yılanlara hamama gideceğini ve
oradan bir düğüne katılacağı yalanını söyler. Aslında yardıma ihtiyacı olmayan
Camsab, Şahmaran'ın padişahın muhafızları tarafından yakalanmasını
sağlayarak ona ihanet eder. Amacı kendisine vadedilen vezirlik makamına
yükselmektir.
Hamama gelen Şahmaran'ı padişahın muhafızları yakalar
ve başını keserek öldürür. Ancak Şahmaran'ın kanı kuvvetlidir ve bütün hamama
yayılır. Çalışanlar ne yaparsa yapsın kanını çıkaramazlar. Şahmaran'ın
cesedi de o hamamda bulunan göbektaşının altına gizlenir ve yılanların
girmemesi için önlemler alınır. Çünkü Şahmaran'ın yılanları ve maranları davul sesi
duydukları sürece düğünün devam ettiğini düşünmektedirler.Efsaneye göre; davul
seslerinin kesildiğini anladıkları zaman, kraliçelerinin öldüğünü anlayacak ve
bulundukları yerden çıkıp evlere girerek insanları öldüreceklerdir. Bugün
Çukurova bölgesinde çok fazla yılan olmasının sebebini bu efsaneye bağlarlar.
Yine Adana ilinde bulunan Yılanlıkale'nin, maranların ve yılanların yaşadığı ve
Şahmaran'ı beklediği yer olduğu dile getirilir.
Şahmaran ''İnsanoğlu nankördür, küçük menfaatleri karşısında başkalarının muazzam zararlarına razı olur'' demiştir. Bu açıdan bakıldığında, Şahmaran ihanete uğrayacağını bilmektedir. Baştan beri insanlığı açgözlü ve menfaatçi olarak gören Şahmaran, Camsab'a olan sevgisinden dolayı bile bile ölüme gitmiştir. Belki de insanlığın açgözlü ve bencilliğini yüzüne vurmak ve ders vermek istemiştir. Thomas Hobbes da insanın doğasını anlatırken bu hususu vurgular. Ona göre insanlar, sürekli olarak birbiriyle çekişen, birbirini kemiren, birbirini yiyip bitiren varlıklardır. Bu açıdan bakıldığında, içimizdeki kötü duyguları bastırmalıyız, egolarımızdan ve sadece kendi çıkarlarımızı düşünmekten vazgeçmeliyiz.Bunu başaramadığımız sürece, dünya yaşanılmaz bir yer olmaya devam edecektir.
Şahmaran ''İnsanoğlu nankördür, küçük menfaatleri karşısında başkalarının muazzam zararlarına razı olur'' demiştir. Bu açıdan bakıldığında, Şahmaran ihanete uğrayacağını bilmektedir. Baştan beri insanlığı açgözlü ve menfaatçi olarak gören Şahmaran, Camsab'a olan sevgisinden dolayı bile bile ölüme gitmiştir. Belki de insanlığın açgözlü ve bencilliğini yüzüne vurmak ve ders vermek istemiştir. Thomas Hobbes da insanın doğasını anlatırken bu hususu vurgular. Ona göre insanlar, sürekli olarak birbiriyle çekişen, birbirini kemiren, birbirini yiyip bitiren varlıklardır. Bu açıdan bakıldığında, içimizdeki kötü duyguları bastırmalıyız, egolarımızdan ve sadece kendi çıkarlarımızı düşünmekten vazgeçmeliyiz.Bunu başaramadığımız sürece, dünya yaşanılmaz bir yer olmaya devam edecektir.
0 Comments: