“Çöl bizim yurdumuzdur, o bizim yaşamak için seçtiğimiz ve her köşesini bildiğimiz ülkemizdir. Çöl bizim için özgürlük, ...

KADIN EGEMEN MÜSLÜMAN TOPLUM: TUAREGLER

3/03/2019 0 Comments



kadınlar egemen kabile


“Çöl bizim yurdumuzdur, o bizim yaşamak için seçtiğimiz ve her köşesini bildiğimiz ülkemizdir. Çöl bizim için özgürlük, kimliktir. Çöl bizim evimizdir” 


  Tuaregler... Kuzey Afrika bölgesinde; Nijer, Mali, Burkine Faso, Cezayir ve Libya arasında bulunan ve kıtanın simgelerinden biri olan Sahra Çölünde yaşayan müslüman bir topluluk... Kendilerini Mihuar (özgür adam) olarak isimlendiren bu toplum, bin yılı aşkın süredir örf ve geleneklerine bağlı olarak bu sahipsiz toprakları yurt edinmiştir. Berberilerin bir kolu olan Tuaregleri diğer toplumlardan ayıran en önemli özellik ise, anaerkil bir toplum olarak kadınların egemen olduğu ve son sözü söylediği bir kültürel yapıdan oluşmalarıdır. Bir teoriye göre, Afrika'nın gelmiş geçmiş en büyük krallığını kuran Garamantelerin torunları olarak bilinirler. Nüfusları bir milyonu aşan veTifinang alfabesini kullanan bu  kabilenin yaşam tarzı, birçok antropologunun ilgisini bu bölgeye çekmiştir. 

  TUAREGLERİN KISA TARİHİ

tuaregler nerde yasıyor

  Kuzey Afrika kıyılarında yaşayan Tuaregler, İslamiyetin yayılması amacıyla bölgeye gelen Beni-Hilal kabilesinin (Arabistan'dan Afrika'ya İslamiyeti yaymak için giden Arap Fatihleri) etkisinde kalarak milattan sonra 7'nci yüzyılda müslümanlığa geçmişlerdir. Ancak daha sonra İslamiyetle bağdaşmadığı düşünülen örf ve adetleri sebebiyle, Beni-Hilal ile aralarında çatışmalar çıkmış ve bunun sonucunda günümüzde de yaşamlarını sürdürdükleri Büyük Sahra Çölüne yerleşmişlerdir. Bu uçsuz bucaksız topraklarda göçebe olarak yaşayan Tuaregler, yıllar boyunca doğu batı istikametinde ticaret kervanlarının emniyetini sağlamışlardır. 

çölün kadim insanları

 19'ncu yüzyıla gelindiğinde bölgede Fransızların sömürgecilik faaliyetleri başlamıştır. 1830 yılında Cezayir'in işgaliyle başlayan süreçte, çölünde avantajını kullanarak Fransızlara baş kaldırmışlardır. Uzun yıllar süren sömürgecilik faaliyetleri sırasında, kültür ve tarihlerini anlatan el yazması eserleri ve kitapları çölde kurdukları basit bir kütüphanede muhafaza etmişlerdir. 19'ncu yüzyılın sonlarına gelindiğinde Tunus'un  da işgaliyle beraber, bölgedeki çatışmalara paralel olarak müslüman dünyasının halifesi olan II'nci Abdülhamit'e mektup göndermişlerdir. Söz konusu mektupta; 

 'Her ne kadar biz sizin saraylarınızda bilinmesekte, Biz Tuaregleriz. Şu an, Fransızlarla büyük bir mücadele içerisindeyiz. Biliyoruz ki siz İslam dünyasının halifesi olarak bizlere yardım etmek istersiniz, ama şartlarınızın bize silah yardımı yapamayacak durumda olduğunu biliyoruz, sizden tek bir isteğimiz var; Bu Fransızlar size gelecekler ve bizim için insan yiyorlar, yamyamdır diyecekler sakın ama sakın onlara inanmayın sizden tek isteğimiz bu'

Tuareg kabilesi

 Bunun üzerine 1906 yılında Tuagrelerin yaşadığı topraklara bir Osmanlı idaresi gönderilmiş, ancak imparatorluğunun mevcut durumu ve yaklaşan savaş tehdidine paralel olarak bölgede varlık gösterememiştir. Yine 1895'te Mali'nin Fransa tarafında işgal edilmesiyle başlayan süreçte, Tuaregler'in bu işgale direnişi, 23 yıl boyunca devam etmiştir. Mali'de kontrolü sağlayan Fransızlar, Tuaregleri kötü ve isyancı olarak nitelendirmiş, ağır vergilerle cezalandırmış ve tüm eğitim haklarını engellemiştir. İlerleyen süreçte ise, Fransa'nın bölge üzerindeki etkisine bağlı olarak, Tuareg toplumu mevcut Mali Hükümütleri tarafından her zaman dışlanmış ve ayrımcılığa maruz kalmıştır. Hiçbir zaman haklarından ödün vermeyen Tuarenglerin bu direnişi; 1963, 1990 ve 2012 Tuareg ayaklanmaları olarak kendini göstermiştir. Günümüzde  dahi, Tuaregler temsilcileri aracılığıyla hak arayışlarına devam etmektedirler.

  SOSYAL  YAŞAM VE KADININ ÖNEMİ

mavi çöl adamı

 Günümüzde çoğunlukla Sahra Çölü ve çevresinde yaşayan Tuaregler geçimlerini tarım ve hayvancılıkla sağlamaktadır. Geleneksel Tuareg toplumu, soylular, din adamları, vasallar, zanaatçılar ve eskiden köle emekçilerinden oluşan katmanlara bölünmüştür. Tarih boyunca kırmızı renge boyadıkları çadırlarda yaşamını sürdüren Tuaregler, 20 'nci yüzyıldan itibaren kendi yaptıkları küçük toprak evlerde yaşamaya başlamıştır. Deve ve eşek en büyük ulaşım araçları olarak kullanılmaktadır. 

siyam

  Tarım, hayvancılık ve avcılıkla uğraşan Tuareg erkeleri yüzlerini siyam adı verilen mavi peçelerle kapatırlar. Çöl şartlarında ani kum fırtınalarından korunmak için yaptıkları düşünülse de, bu davranış bir gelenek haline gelmiştir. Tuareg adetlerine göre bir peçe ile yüzü kapatılmasının amacı, kişilerin görünüşten kaynaklanan önyargılarını engellemek ve ve sadece konuştuklarıyla değerlendirmektir. Kadınların ise güzel olduğu için yüzlerini göstermeleri gerektiğine inanılır. Bu yüzden kadınlardan çok erkeklerde örtünmeye önem gösterilmiştir. Mavi rengin kutsandığı Tuareg erkekleri 'Sahranın mavi adamları' olarak isimlendirilmiştir.

kutsal kadın

  Tuareg kabilelerinde ise kadının yeri çok değerli ve farklıdır. Tek eşliliğin yaygın olduğu bu toplulukta kadınlar kutsanmıştır. Medeniyetlerini, öncelikle kadının onurunun korunması üzerine inşa eden Tuaregler, kadını ailenin temel dayanağı olarak görürler. Doğan çocuklara annenin soyunun devamı olarak bakılan bu toplumda, annenin soyadı kullanılmaktadır. İkamet edilen tüm mülkler o evde oturan kadına ait olarak görülmekte, boşanıldığı durumlarda develer hariç tüm mülk kadına bırakılmakta ve tüm kararlar kadınların onayından geçmektedir. Kadınlar izin verdiği müddetçe, erkekler evlerde kalabilmektedir. 

evin merkezi kadınlar

 Aileler kız çocuklarının yaşamlarına karışmamakta, kızlar özgürce dilediği kişiyle görüşebilmektedir. Mülkün sahibi olan kadınların geceyi istedikleri erkekle geçirmesine karışılmamaktadır. Adet ve geleneklerine göre; gece beraber olunan erkek sabah olmadan devesiyle beraber evi terketmelidir. Erkeklerin bir çadırda yemek yiyebilmesi için, o evde bulunan kadını cinsel yönden tatmin etmesi gerekmektedir. Evlilik kararı kadının hür iradesine aittir. Bir kadın boşanma kararı aldığında ataerkil toplumların aksine, aileleri tarafından desteklenmekte hatta bir parti eşliğinde kutlanmakta ve kadının artık bekar olduğu herkese duyurulmaktadır. Kocasından ayrılan kadınlar ile hiç evlenmemiş olanlara toplumun bakış açısı tamamen aynıdır. Toplumun kalbi olarak görülen anneler aynı zamanda çocuklarına okuma-yazma öğretmekle görevlidir. İlkel Afrika kabilelerinin kıyasla, Tuareglerde okuma yazma oranı yüksektir. Diğer birçok  topluluk ve kabilenin aksine, kadının ve özellikle annenin toplumun temel dayanağı olarak görülmesi, günümüz modern toplumları tarafından örnek alınması gereken büyük bir zenginliktir.

Tuareglerin mabedi

 Tuareg toplumuyla özdeşleşen bir diğer önemli husus, misafirperver olmalarıdır. Sahip oldukları çocuklar dışında en değerli gördükleri öğe misafirdir. Evlerine gelen insanlara öncelikle su içip içmeyecekleri sorulur. Misafir tarafından kendisine teklif edilmeden su istenmesi çok büyük saygısızlık olarak görülmektedir. Çöl bitkileri ile hazırladıkları çaylar Kuzey Afrika'nın en lezzetli çayı olarak bilinmektedir. İslamiyetin maliki mezhebini benimsedikleri belirtilmelerine rağmen, sıkı sıkıya bağlı oldukları islamiyet öncesi örf ve adetleri sebebiyle, Ortadoğu dünyası tarafından müslüman bir topluluk olarak görülmemektedir. Çölün zor şartlarında yetişen ve sabır, bağlılık ve doğruluk gibi kavramlara büyük önem veren Tuaregler kendilerini savaşçı olarak nitelendirmiştir. 

deve ve mavi adam

  Sonuç olarak, birçoğumuzun adını bile duymadığımız Tuaregler, Osmanlı İmparatorluğunun Orta ve Kuzey Afrika'daki tarihinin önemli bir parçası olan kadim bir topluluktur. Bu topluluk kadına verdiği önemin yanında, sömürgeci devletlere karşı gösterdiği dik duruş takdire şayandır. Bugün Osmanlı arşivlerinde Tuareglere ait birçok belge ve kayıta ulaşılmıştır. Buna rağmen, bir kaç araştırmacı dışında, bu konuya gerekli önem verilmemiştir. Özellikle tarihimizi ele alırken sadece Anadolu ile sınırlandırmamız, Asya ve Afrika'da yüzyıllar boyunca sürdürdüğümüz varlığımızı gözardı etmemiz ve geçmişimizi bile yabancı kaynaklardan öğrenmeye çalışmamız köklü tarihimize karşı yaptığımız en büyük saygısızlıktır.

0 Comments: