KADIN EGEMEN MÜSLÜMAN TOPLUM: TUAREGLER
“Çöl bizim yurdumuzdur, o bizim yaşamak için
seçtiğimiz ve her köşesini bildiğimiz ülkemizdir. Çöl bizim için özgürlük,
kimliktir. Çöl bizim evimizdir”
Tuaregler... Kuzey Afrika bölgesinde; Nijer, Mali, Burkine Faso,
Cezayir ve Libya arasında bulunan ve kıtanın simgelerinden biri olan Sahra
Çölünde yaşayan müslüman bir topluluk... Kendilerini Mihuar (özgür adam) olarak
isimlendiren bu toplum, bin yılı aşkın süredir örf ve geleneklerine bağlı
olarak bu sahipsiz toprakları yurt edinmiştir. Berberilerin bir kolu
olan Tuaregleri diğer toplumlardan ayıran en önemli özellik ise, anaerkil bir
toplum olarak kadınların egemen olduğu ve son sözü söylediği bir kültürel
yapıdan oluşmalarıdır. Bir teoriye göre, Afrika'nın gelmiş geçmiş en
büyük krallığını kuran Garamantelerin torunları olarak bilinirler. Nüfusları
bir milyonu aşan veTifinang alfabesini kullanan bu kabilenin yaşam tarzı,
birçok antropologunun ilgisini bu bölgeye çekmiştir.
TUAREGLERİN KISA TARİHİ
Kuzey Afrika kıyılarında yaşayan Tuaregler, İslamiyetin yayılması
amacıyla bölgeye gelen Beni-Hilal kabilesinin (Arabistan'dan Afrika'ya
İslamiyeti yaymak için giden Arap Fatihleri) etkisinde kalarak milattan sonra
7'nci yüzyılda müslümanlığa geçmişlerdir. Ancak daha sonra İslamiyetle
bağdaşmadığı düşünülen örf ve adetleri sebebiyle, Beni-Hilal ile aralarında
çatışmalar çıkmış ve bunun sonucunda günümüzde de yaşamlarını sürdürdükleri
Büyük Sahra Çölüne yerleşmişlerdir. Bu uçsuz bucaksız topraklarda göçebe
olarak yaşayan Tuaregler, yıllar boyunca doğu batı istikametinde ticaret
kervanlarının emniyetini sağlamışlardır.
19'ncu yüzyıla gelindiğinde bölgede Fransızların sömürgecilik faaliyetleri
başlamıştır. 1830 yılında Cezayir'in işgaliyle başlayan süreçte, çölünde
avantajını kullanarak Fransızlara baş kaldırmışlardır. Uzun yıllar süren
sömürgecilik faaliyetleri sırasında, kültür ve tarihlerini anlatan el yazması
eserleri ve kitapları çölde kurdukları basit bir kütüphanede muhafaza
etmişlerdir. 19'ncu yüzyılın sonlarına gelindiğinde Tunus'un da işgaliyle
beraber, bölgedeki çatışmalara paralel olarak müslüman dünyasının halifesi olan
II'nci Abdülhamit'e mektup göndermişlerdir. Söz konusu mektupta;
'Her ne kadar biz sizin saraylarınızda
bilinmesekte, Biz Tuaregleriz. Şu an, Fransızlarla büyük bir mücadele
içerisindeyiz. Biliyoruz ki siz İslam dünyasının halifesi olarak bizlere yardım
etmek istersiniz, ama şartlarınızın bize silah yardımı yapamayacak durumda
olduğunu biliyoruz, sizden tek bir isteğimiz var; Bu Fransızlar size gelecekler
ve bizim için insan yiyorlar, yamyamdır diyecekler sakın ama sakın onlara
inanmayın sizden tek isteğimiz bu'
Bunun üzerine 1906 yılında Tuagrelerin yaşadığı topraklara bir Osmanlı
idaresi gönderilmiş, ancak imparatorluğunun mevcut durumu ve yaklaşan savaş
tehdidine paralel olarak bölgede varlık gösterememiştir. Yine 1895'te Mali'nin
Fransa tarafında işgal edilmesiyle başlayan süreçte, Tuaregler'in bu işgale
direnişi, 23 yıl boyunca devam etmiştir. Mali'de kontrolü sağlayan Fransızlar,
Tuaregleri kötü ve isyancı olarak nitelendirmiş, ağır vergilerle cezalandırmış
ve tüm eğitim haklarını engellemiştir. İlerleyen süreçte ise, Fransa'nın bölge
üzerindeki etkisine bağlı olarak, Tuareg toplumu mevcut Mali Hükümütleri
tarafından her zaman dışlanmış ve ayrımcılığa maruz kalmıştır. Hiçbir zaman
haklarından ödün vermeyen Tuarenglerin bu direnişi; 1963, 1990 ve 2012 Tuareg
ayaklanmaları olarak kendini göstermiştir. Günümüzde dahi, Tuaregler
temsilcileri aracılığıyla hak arayışlarına devam etmektedirler.
SOSYAL YAŞAM VE KADININ ÖNEMİ
Günümüzde çoğunlukla Sahra Çölü ve çevresinde yaşayan Tuaregler
geçimlerini tarım ve hayvancılıkla sağlamaktadır. Geleneksel Tuareg toplumu,
soylular, din adamları, vasallar, zanaatçılar ve eskiden köle emekçilerinden
oluşan katmanlara bölünmüştür. Tarih boyunca kırmızı renge boyadıkları
çadırlarda yaşamını sürdüren Tuaregler, 20 'nci yüzyıldan itibaren kendi
yaptıkları küçük toprak evlerde yaşamaya başlamıştır. Deve ve eşek en büyük
ulaşım araçları olarak kullanılmaktadır.
Tarım, hayvancılık ve avcılıkla uğraşan Tuareg erkeleri yüzlerini siyam
adı verilen mavi peçelerle kapatırlar. Çöl şartlarında ani kum fırtınalarından
korunmak için yaptıkları düşünülse de, bu davranış bir gelenek haline
gelmiştir. Tuareg adetlerine göre bir peçe ile yüzü kapatılmasının amacı,
kişilerin görünüşten kaynaklanan önyargılarını engellemek ve ve sadece
konuştuklarıyla değerlendirmektir. Kadınların ise güzel olduğu için yüzlerini
göstermeleri gerektiğine inanılır. Bu yüzden kadınlardan çok erkeklerde
örtünmeye önem gösterilmiştir. Mavi rengin kutsandığı Tuareg erkekleri 'Sahranın
mavi adamları' olarak isimlendirilmiştir.
Tuareg kabilelerinde ise kadının yeri çok değerli ve farklıdır. Tek
eşliliğin yaygın olduğu bu toplulukta kadınlar kutsanmıştır. Medeniyetlerini,
öncelikle kadının onurunun korunması üzerine inşa eden Tuaregler, kadını
ailenin temel dayanağı olarak görürler. Doğan çocuklara annenin soyunun devamı
olarak bakılan bu toplumda, annenin soyadı kullanılmaktadır. İkamet edilen tüm
mülkler o evde oturan kadına ait olarak görülmekte, boşanıldığı durumlarda
develer hariç tüm mülk kadına bırakılmakta ve tüm kararlar kadınların onayından
geçmektedir. Kadınlar izin verdiği müddetçe, erkekler evlerde
kalabilmektedir.
Aileler kız çocuklarının yaşamlarına karışmamakta, kızlar özgürce
dilediği kişiyle görüşebilmektedir. Mülkün sahibi olan kadınların geceyi
istedikleri erkekle geçirmesine karışılmamaktadır. Adet ve geleneklerine göre;
gece beraber olunan erkek sabah olmadan devesiyle beraber evi terketmelidir.
Erkeklerin bir çadırda yemek yiyebilmesi için, o evde bulunan kadını cinsel
yönden tatmin etmesi gerekmektedir. Evlilik kararı kadının hür iradesine
aittir. Bir kadın boşanma kararı aldığında ataerkil toplumların aksine,
aileleri tarafından desteklenmekte hatta bir parti eşliğinde kutlanmakta ve
kadının artık bekar olduğu herkese duyurulmaktadır. Kocasından ayrılan kadınlar
ile hiç evlenmemiş olanlara toplumun bakış açısı tamamen aynıdır. Toplumun
kalbi olarak görülen anneler aynı zamanda çocuklarına okuma-yazma öğretmekle
görevlidir. İlkel Afrika kabilelerinin kıyasla, Tuareglerde okuma yazma oranı
yüksektir. Diğer birçok topluluk ve kabilenin aksine, kadının ve
özellikle annenin toplumun temel dayanağı olarak görülmesi, günümüz modern
toplumları tarafından örnek alınması gereken büyük bir zenginliktir.
Tuareg toplumuyla özdeşleşen bir diğer önemli husus, misafirperver
olmalarıdır. Sahip oldukları çocuklar dışında en değerli gördükleri öğe
misafirdir. Evlerine gelen insanlara öncelikle su içip içmeyecekleri sorulur.
Misafir tarafından kendisine teklif edilmeden su istenmesi çok büyük
saygısızlık olarak görülmektedir. Çöl bitkileri ile hazırladıkları çaylar Kuzey
Afrika'nın en lezzetli çayı olarak bilinmektedir. İslamiyetin maliki mezhebini
benimsedikleri belirtilmelerine rağmen, sıkı sıkıya bağlı oldukları islamiyet
öncesi örf ve adetleri sebebiyle, Ortadoğu dünyası tarafından müslüman bir
topluluk olarak görülmemektedir. Çölün zor şartlarında yetişen ve sabır,
bağlılık ve doğruluk gibi kavramlara büyük önem veren Tuaregler kendilerini
savaşçı olarak nitelendirmiştir.
Sonuç olarak, birçoğumuzun adını bile duymadığımız Tuaregler, Osmanlı
İmparatorluğunun Orta ve Kuzey Afrika'daki tarihinin önemli bir parçası olan
kadim bir topluluktur. Bu topluluk kadına verdiği önemin yanında, sömürgeci
devletlere karşı gösterdiği dik duruş takdire şayandır. Bugün Osmanlı
arşivlerinde Tuareglere ait birçok belge ve kayıta ulaşılmıştır. Buna rağmen,
bir kaç araştırmacı dışında, bu konuya gerekli önem verilmemiştir. Özellikle
tarihimizi ele alırken sadece Anadolu ile sınırlandırmamız, Asya ve Afrika'da
yüzyıllar boyunca sürdürdüğümüz varlığımızı gözardı etmemiz ve geçmişimizi bile
yabancı kaynaklardan öğrenmeye çalışmamız köklü tarihimize karşı yaptığımız en
büyük saygısızlıktır.
0 Comments: