OSMANLI ORDUSUNUN FEDAİLERİ:DELİLER
Deliler diğer ismi ile Azaplar, ürkütücü kıyafetleri,
savaş tarzları ve üstlendikleri misyonla Osmanlı Ordusunun en seçkin ve gözü
kara süvari birlikleri olmuştur. Osmanlı İmparatorluğunun kuruluş, yükselme ve
duraklama döneminde savaşlarda en önde yer alan Deliler, düşmana büyük bir
korku salmaktaydı. Hepimizin bildiği meşhur Osmanlı tokadı ile özdeşleşen
Deliler, o dönemin savaşlarında düşman askerleri üzerinde yarattıkları
psikolojik üstünlük ile büyük yararlılıklar göstermiştir. İşte Avrupa
kaynaklarında bile korkunç tasvirlerle anlatılan Deliler'in hikayesi...
Delilerin nasıl kurulduğu hususu muamma olsa da,
15'inci yüzyılın sonlarına doğru uç birlikler olarak ortaya çıktıkları,
gösterdikleri yarar farkedilince Osmanlı Ordusunda istihdam edilmeye
başladıkları kaynaklarda belirtilmektedir. Delilerin ilk ciddi sınavları,
Papanın liderliğinde kurulan Haçlı Ordusuna karşı yapılan Varna ve Kosava
Savaşları ile İstanbul'un Fethi olmuştur. Zamanla sayıları artan
Deliler tüyler ürpetici bir güç haline gelmiştir. Deliler, Tiryaki
Hasan Paşa emrinde Kanice Müdafasında, Lala Mehmet Paşa'nın emrinde Estergon'un
alınmasında, Fazıl Ahmet Paşa'nın emrinde Uyvar'ın Fethinde, 1828 Osmanlı Rus
Harbinde çok büyük fedakarlıklar göstermiştir.
Deli Ocağının en büyük
misyonu, düşman askerlerinin moralini bozmak ve psikolojik üstünlüğü elde
etmekti. Bu konuda çok başarılı oldukları birçok kaynakta belirtilmiştir.
Düşman askerleri tarafından Deliler, mitolojik çağlardan gelen insanüstü
varlıklar olarak tasvir edilmiştir. Bu psikolojinin yarattığı korku ve
şaşkınlık sayesinde düşmana kolayca ilk darbe vurulmaktaydı. Ayrıca Deliler,
arkalarında bulunan diğer askeri birliklerin tereddüt ve korkularını
yenmelerini sağlamaktaydı. Delilerin en dikkat çeken özelliklerinden birisi de,
maddi kaygılardan uzak ve tamamen devletlerine ve padişahlarına olan sadakat ve
gönül bağlarıydı. Deliler, cesaret ve savaşçılığından dolayı 2'inci Halife Hz.
Ömer'i kendilerine örnek almıştır. Onlar için, Osmanlı ordusunun tören
geçişlerinde aşağıdaki dizeleri okumak adet haline gelmişti.;
'Kalpaklarımız
Emirü’l-mü’minün Hz. Ömer’in çizmesinin koncuğudur,
Ocağımız müşarünileyh
efendimize mensuptur.'
Deliler ile ilgili anlatılan efsanevi savaş hikayeleri
dönemin gençleri üzerinde çok büyük olumlu etki yaratmaktaydı.Birçok Osmanlı
genci büyüdüğünde Deliler grubuna girmenin hayalini kurardı. Ancak en seçkin
birliklerden olan Delilere girmek o kadar kolay değildi. Deli olmak isteyen
adaylar öncelikle 'Zobu' denilen ağaların yanında yetiştirilirdi. Bu süreçte,
adaylara devlet terbiyesi ve ordunun usul ve kaideleri öğretilirdi. Kendini
ıspat eden adaylara deli kaypağı giydirilir ve ağa çırağı olarak deftere
kaydedilirdi. Ancak sadece seçilmek yeterli değildi. Deli olan kişi bu seçkin
birliğin zor şartlarını yerine getirmekte zorluk çekerse, bu makamı boş yere
işgal ettiği düşünülüp, rezil edildikten sonra ocaktan kovulurdu. Yani Deli
olmak çok büyük yürek işiydi. Bayrak adı verilen 50-60 kişilik küçük ocaklara
ayrılan delilerin başında bir Deli Beyi bulunurdu. Deliler en parlak olduğu
dönemlerde sayıları 10 bine ulaşmıştır.
Fransız mühendis ve asker
Alain Manesson Mallet 1684'te yazdığı eserde Deliler için 'Bunlar
öylersine cesurlardır ki; bir kralın emrine girdiklerinde onları
vazgeçirebilecek hiçbir ceza korkusu yoktur. Bu nedenlerden dolayı Osmanlı
onlara Deli adını vermiştir ve bu ad dillerinde gözü pek anlamına gelir'
demiştir. Yine Venedikli Veçelyo delilerden bahsettiği kitabında 'Öylesine
cesur hareket ederlerdi ki, insanları, gölgelerinin bile öldürücü oduğuna
inandırmışlardı' şeklinde belirtmiştir. Delilerin, Sultan 3'üncü
Murat'ın çocuklarının sünnet töreninde; binicilik yetenekleri ile vücutlarına
sapladıkları bıçaklarla acıya ne denli dayanıklı olduklarını gösteren
minyatürler günümüze kadar ulaşmıştır. Osmanlı İmparatorluğunu barbar ve cani
göstermek isteyen Avrupalılar, Osmanlı Ordusunu tasvir ederken çoğu zaman
Delileri tasvir etmişlerdir.
Delilerin en çok dikkat çeken bir diğer özelliği
giydikleri tüyler ürpertici kıyafetlerdir. Genelde saçları kazıtılan Deliler,
elbiselerinde aslan, sırtlan ve ayı benzeri hayvanların kürklerini
giyerlerdi. Yine hayvan derilerinden yaptıkları Deli Kalpağını giyerler ve
bu kalpaklarda kartal ve benzeri hayvanların tüylerini kullanırlardı.
'Serhatlık' adı verilen yüksek topuklu, sivri burunlu, arkasında mahmuzu bulunan
ve genelde sarı renkte deri çizme veya ayakkabı
giyerlerdi. Bayraklarında 'Kaderde ne varsa o gelir başa ' yazardı.
Delilerin başlıca kullandıkları silahlar; macar usulu
bir mızrak, kılıç, balta, satır, bozdoğan ve savaş çekiciydi. Delilerin kendileri
gibi haşmetli atları da kartal tüyü ve hayvan postlarıyla süslenirdi. Eğitim
süreçlerinde ıslak mermer üzerine çıplak elle tokat atan Deliler böylece nasır
tutmuş ellerini bir silah olarak kullanırlardı. Bu silaha tarihte 'Osmanlı
Tokadı' olarak isimlendirilmiştir. Araştırmalara göre bu tokatlar o
kadar etkiliydi ki; tek bir tokatla bir düşman, kafatasında oluşan travmaya
bağlı olarak ölebiliyordu.
Osmanlı'nın gerileme
döneminde meydana gelen kurum ve birliklerdeki disiplinsizlik ve yozlaşma
Delilerde etkisini göstermiştir. Eski disiplinini ve etkisini kaybeden Deliler
Ocağı, 2'nci Mahmut'un reform hareketlerinden nasibini almış ve 1829 yılında
lağvedilerek tamamen ortadan kaldırılmıştır. Osmanlının bu kahraman, gözü
kara ve efsane askerlerinin fedakarlıkları bir sinema filmi olarak beyaz
perdeye aktırılmıştır. İzlemenizi kesinlikle tavsiye ettiğim söz konusu filmin
fragmanı aşağıdadır.
https://www.youtube.com/watch?v=sZ742X_P3Xs
0 Comments: