Toplumların davranış biçimleri, hayata bakış açıları ve olayları algılama şekilleri büyük farklılıklar göstermektedir. Bu farklılı...

DİLİN GÜCÜ: SAPİR-WHORF HİPOTEZİ

2/14/2019 0 Comments


dilin etkisi

  Toplumların davranış biçimleri, hayata bakış açıları ve olayları algılama şekilleri büyük farklılıklar göstermektedir. Bu farklılıkların genellikle toplumların kültürel yapıları ve geçmiş yaşamlarından elde ettikleri deneyimlere bağlı olarak şekillendiği düşünülür. Peki bu noktada konuştuğumuz dilin, düşünce ve davranışlarımız üzerinde etkisi var mı? Yani şuan anadilimiz Türkçe yerine İngilizce olsaydı bu durum davranış ve düşüncelerimizi ne şekilde etkilerdi? Sapir-Whorf Teorisine göre dilin yapısı ve zenginliği toplumlar arasındaki düşünce ve davranış farklılıklarının temel nedeni...


hipotezin kurucuları

  1956 yılında bir dilbilimci olan Edward Sapir ve bir sigorta memuru olan Benjamin Lee Whorf tarafından ortaya konulan hipotezde; konuşulan dilin, insanların düşünce ve davranış biçimlerini ve hayatı algılama şeklini önemli ölçüde etkilediğini iddia etmektedir. Bu hipotezin zayıf ve güçlü olmak üzere 2 yönü bulunmaktadır. Zayıf yönünde, sadece dünyaya ait algıların dille şekillendiği belirtilirken, güçlü yönünde, soyut kavrama süreçlerinin de dilden etkilendiğini savunulur. Kısacası bu hipoteze göre, "insanlar dünyayı olduğu gibi değil, anadillerinin sunduğu biçimde görür." 


kar kelimesi

   Bu kapsamda Benjamin Whorf,  Amerikan yerel dilleri olan Aztek, Apaçi, Notka ve Hopi dilleri üzerinde incelemelerde bulunmuştur. Hopi dilinde zaman kavramını belirten herhangi bir kelimenin bulunmadığını tespit eden araştırmacı, bu toplumda zamanı algılama biçimlerinin, zamanı gramatik yapıda ifade eden bir dili konuşan toplumlardan farklı olduğunu iddia etmiştir. Yine birçok dilde kar anlamına gelen bir tane kelime varken, Eskimolarda 14 adet kelimenin kar anlamına geldiği belirtilmektedir. Dolayısıyla, Eskimoların kara ait çok küçük farklılıkları diğer toplumlardan daha iyi algıladıklarını savunmaktadır.



uzaylıların yazısı

    Bu hipotez, Oscar ödüllü Arrival (Geliş) adlı filmde ayrıntılı şekilde işlenmiştir. Söz konusu filmde dünyanın farklı 12 noktasına uzaylılar inmiştir. Uzaylılarla iletişime geçmek isteyen Amerikan Devleti, alanında başarılı olan ünlü bir dilbilimciyi görevlendirir. Bu iletişimi sağlamaya çalışan dilbilimci kadın zamanla döngüsel şekillerden oluşan uzaylı dilini öğrenmeye başlar ve öğrendikçe zaman algısı tamamen değişir. Çünkü uzaylılarda zaman algısı insanlardaki gibi birbirini takip eder (geçmiş, şimdiki zaman, gelecek)  yapıda değildir. Onlar zamanı döngüsel olarak algılamakta geçmiş ve geleceği de aynı anda yaşamaktadır. Uzaylıların dilini öğrenen dilbilimci kadın bu sayede zaman zaman şimdiyi yaşarken, zaman zaman gelecekte yaşadıklarını görmeye başlar. Kısacası öğrendiği yeni dil sayesinde zamana bakış açısı tamamen değişmiştir. 


özgürlük kölelik

  Yine George Orwell tarafından kaleme alınan 1984 romanında kutsanan bir sistem (parti) ve bu sistemin bir dili (newspeak) bulunmaktadır. Oluşturulan bu dilde, sistem karşıtı bütün kelimeler (özgürlük, barış) yokedilmeye çabalanmakta, böylece sisteme karşı bir başkaldırının önüne geçilmeye çalışılmaktadır. Bu kelimeler yok edildiği takdirde insanların bu tip eylemleri düşünemeyeceği ve harekete geçemeyeceğine inanılır. 

  Bu hipotez kapsamında Türkçe ve İngilizceyi karşılaştıralım. Bilindiği üzere, İngilizcede akrabalar için kullanılan kelimeler çok sınırlıdır. Dayı ve amca için uncle, teyze ve hala için aunt kelimeleri kullanılırken, Türkçemizde ise amca, hala, dayı, teyze,yenge gibi akrabalık ilişkileri için birçok kelime kullanılmaktadır. Bu açıdan incelendiğinde İngilizlerin aile ve akrabalık ilişkilerine çok sıcak bakmadığı, bunu karşın Türklerde aile ve akrabalık bağlarının kuvvetli olduğunu görebiliriz. Yine İngilizce de küfür olarak sayılabilecek az kelime mevcutken, Türkçede daha fazla küfür ve argo kelimenin olduğunu söyleyebiliriz. Bu örnek açısından incelediğimizde ise, İngilizlerin daha sakin, Türklerin ise daha fazla küfür içeren cümleler kullandıkları için daha kavgacı ve öfkeyle hareket ettiği değerlendirilebilir.



yazım yönleri

  Yine alfabelerin yapı ve şekilleri üzerinde yapılan deneyler bu hipotez açışından örnek verilebilir. Bu kapsamda, çiçeğin büyüme evrelerini belli bir sıraya koymaları farklı toplumların bireylerinden istenmiştir. İngilizler için büyüme evresinin tamamlandığı çizimi en sağa koyarken, Araplar soldan sağa doğru yazdıkları için aynı çizimi en sola koyarlar. Çinliler bu sıralamayı yaparken yukarıdan aşağıya doğru yaparlar. Çünkü İngilizler için gelecek sağda, Araplar için solda, Çinliler için aşağıdadır. Yani toplumların gelecek algısı dil yapılarından dolayı farklılıklar göstermektedir.


hipotezin eksikleri

 Bilimsel olarak gerçekliliği kanıtlanmamış olan Sapir-Whorf hipotezi dil bilimciler ve araştırmacılar tarafından desteklendiği gibi, bazı açılardan eleştirilmiştir. Dil bilimciliğin en önemli temsilcilerinden biri olan Noam Chomsky'ye göre; bütün dillerin ortak gramer özellikleri taşıdığı ve dillerin şekillenmesinde zihinsel süreçlerin etkisi olduğunu savunmaktadır. Yine birçok araştırmacı, kelimelerin şekillenmesinde kültürel değerlerin ve cografi şartların etkisinin yadsınamaz bir gerçek olduğunu belirtmektedir.


Dilin algıya etkisi

  Sonuç olarak, konuştuğumuz dilin hayata bakış açımız ve algılarımız üzerinde etkili olduğunu görebiliriz ancak bunun ne denli etkili olduğu konusu hala muammadır. Bu konu üzerinde araştırma yaparken, özellikle Arrival filminde anlatılan dünya dışı varlıkların dillerini öğrenmenin zamana bakış açımızı değiştireceği fikri birçok kişide büyük heyecan ve merak konusu olmuştur. Yine George Orwell'in başyapıtı olan 1984 romanında kurgulanan bazı kelimelerin yok edilerek insanların düşünce ve davranışlarını yönlendirme olgusu çok etkileyici gözükmektedir. Örneğin gelecek nesilleri yetiştirirken savaş, çatışma kelimelerini tamamen dilimizden ve yazılı kaynaklarımızdan çıkarsak, bireylerin bu konuda düşünmesini ve harekete geçmesini önleyebilir miyiz? Hiç savaş kelimesini duymamış gelecek nesiller yine de menfaatleri için savaşırlar mı? Tabi bunlar tamamen ütopik düşünceler...Son olarak bu teoriden şu sonucu çıkarabiliriz ki, öğrendiğimiz her yeni dil bizim bu dünyayı daha geniş ve ayrıntılı algılamamıza ve anlamamıza yardımcı olacaktır.

0 Comments: