RUHUN ÖLÜMSÜZLÜĞÜ: REENKARNASYON
Dinlerin Reenkarnasyona Bakış Açısı
Öncelikle dinlerin ve inanç sistemlerinin reenkarnasyona bakış açısını inceleyelim. İslamiyete göre; insanların öldükten sonra tekrar kıyamet günü diriltileceği, bu dirilmenin bir defaya mahsus olacağı ve ölümden sonra kişinin tekrar dünyaya gelmesinin mümkün olmayacağı inancı yer alır. (Mümin Suresi 99-100) Ancak İslamiyeti ve ayetleri yeniden yorumlayan Batiniler mezhebi, bazı ayetlerde reenkarnasyonun inancının üstü kapalı ve şifreli olarak verildiğine inanırlar. (Vakıa 60-61) Yine Nusayriler, Dürziler ve Yezidiler ile birlikte azınlıkta olsa, islam tasavvufunda reenkarnasyona ait bir takım inanış ve izler bulunmaktadır.
Hristiyanlıkta da özellikle Katolik kiliseleri reenkarnasyon inancına karşı çıkarlar. Ruhun bir başka canlıya aktarılamayacağı, öldükten sonra hesap gününe kadar bekletileceği ve sonrasında yargılama olacağı görüşüne inanılır. Ancak özellikle 19'uncu yüzyıldan sonra ortaya çıkmış olan Hristiyan temelli tarikat ve mezheplerde (Hristiyan Ruhsal Hareketi, Liberal Katolik Kilisesi, New Age Hristiyanları) ruh göçü kavramı geniş kabul görmüştür. Onlara göre reenkarnasyon kavramı hristiyanlıkta var olmakla birlikte zamanla İncil'in değiştirilmesiyle kutsal metinlerden çıkarılmıştır. Yine gelenekselci Museviler reenkarnasyon olgusuna karşı çıkarlar. Ancak en eski Yahudi topluluklarından biri olan ve dağlarda kendilerini herkesten soyutlamış olarak yaşamış olan Essenilerin kutsal metinlerinde ruh göçü kavramı ile ilgili bilgiler yer almaktadır. Bazı Yahudiler ilk insan olan Ademin ruhunun daha sonra Nuh, İbrahim ve Musa peygamberde tekrar hayat bulduğuna inanırlar.
Diğer taraftan reenkarnasyonu inanışlarının temel felsefesi olarak savunan dinler mevcuttur. Şamanizmde insanın 7 canlı olduğu ve öldükten sonra ruhun, ruhlar diyarına geçtiği ve yeniden doğum için hazırlık yaptığına, Kızılderelilerde ise insanın öldüğünde ruhunun kurt alemine giderken gölgesini yeryüzünde bıraktığına inanılır. Gölge ile ruh tekrar birleştiğinde insanın yeniden doğuşu gerçekleşir. Yine Budizmde, reenkarnasyon sürecinin bir çark gibi sürekli devam ettiğine inanılmaktadır. İnanışa göre; bütün dünyevi zevklerden uzak durabilen bireyler bu reenkarnasyon çarkından kurtulur ve nirvanaya ulaşır.
Hinduizm de ise, yaşamın temel felsefesi; insan ruhunun ölümsüz ve yüce ruh olan BrahmaN ile birleşmesidir. Bu birleşim gerçekleşmeden önce, ruh birçok yolculuğa çıkar ve bu süreçte kimi zaman bir insan bedeninde kimi zaman ise bir hayvan bedeninde (tenasüh) yeniden hayat bulur. Bu yeniden doğuş şekli tamamıyle önceki yaşamındaki günahlarıyla ilgilidir. Eğer kişi günahkar olarak yaşamışsa, dünyaya tekrar geldiğinde bir köpek olarak gelir. Bunun tam tersi erdemli bir hayat yaşadığında kutsal sayılan inek biçiminde ya da kast sisteminin en üst tabakası olan Brahman olarak dünyaya gelebilir. Bütün bu yeniden doğuşlara 'Sansara'nın Tekerleği' ismi verilir. Günümüzde de reenkarnasyonu kabul eden birçok inanç sistemi, tarikat ve felsefi akım mevcuttur.
Reenkarnasyona Bilimsel Yaklaşım
Bilimsel olarakta reenkarnasyon üzerine araştırma yapan birçok bilim adamı ve spiritualist bulunmaktadır. Reenkarnasyonu bilimsel olarak inceleyen ilk bilim insanı Thomas Huxley'dir. Ancak Huxley'in çalışmaları daha çok teorik aşamada kalmıştır. Reenkarnasyonu bilimsel olarak en ayrıntılı inceleyen ve günümüzde bu kadar popüler olmasını sağlayan bilim adamı ise Psikiyatrist Ian Stevenson'dur. Stevenson kırk yıl boyunca sürdürdüğü çalışmalarını genellikle reenkarnasyon olgusuna inanan ülkelerdeki çocuklar üzerine yoğunlaştırmış ve 2000 fazla denek (Adanalı Adnan vakası da bunlardan biridir) üzerinde çalışmalar yapmıştır. Çalışmalarında çok dikkat çeken sonuçlara ulaşmıştır. Deneklerin geçmiş hayatlarına ait anlatıkları birçok hususun doğru olduğunu tespit etmiştir. Yine bazı deneklerde önceki yaşamlarında ölümlerine sebep olan yaraların doğum lekesi olarak tekrar ortaya çıktığını otopsi raporlarından da yararlanarak gözlemlemiştir. Çok ilgi çeken tespitlerinden biri de, önceki yaşamdaki kronik rahatsızlıkların yeni bedende de devam ettiğine dair yaptığı araştırmalar olmuştur. (20 Açık Reenkarnasyon Vakası, Reenkarnasyon ve Biyoloji: Doğum İşaretlerinin Etiyolojisine Bir Katkı Cilt 1-2, Doğum İşaretleri ve Diğer Anormallikler, Batıda yaşanan 6 Reenkarnasyon Vakası başlıca eserleridir.)
Ian Stevenson'un en çarpıcı örneği Beyrutlu bir çocuk üzerinde yaptığı çalışmadır. Bu Beyrutlu çocuk, önceki yaşamında bir motor ustası olduğunu, 25 yaşındayken plaj yolunda hız sınırını aşan bir arabanın kendine çarpması sonucu öldüğünü anlatmıştır. Ayrıca bu denek kendisine vuran araç sürücüsünün ve aile bireylerinin isimleri ile aile üyeleri ile geçmişte yaşadığı önemli olaylar hakkında bilgi vermiştir. Stevenson tarafından yapılan incelemede çocuğun anlattığı bütün hususların tamamen doğru olduğu, anlattığı şahsın Beyrutlu çocuğun doğumundan 2 yıl önce öldüğü ve iki aile arasında hiçbir bağın bulunmadığı tespit edilmiştir.
Yaptığı çalışmalarla bilime birçok katkı sunan Doktor Carl Sagan birçok bilim çevresi tarafından kuşkuyla yaklaşılan reenkarnasyon olayının daha ayrıntılı ele alınması gerektiğini belirtmiştir. Ünlü araştırmacılardan Jim Tucker, bilincin kuantum ve atom altı seviyelerde bir enerji olması sebebiyle asla kaybolmadığına vurgu yapmıştır. Yine Amerikalı bir tıp doktoru olan Robert Ranza ölümden sonra bilinç ya da ruh olarak tabir ettiğimiz olgunun atom altı parçacıklar vasıtasıyla evrende yol alacağını ve kimi zaman yeni bedenlere girebileceğini iddia etmektedir. Kuantum mekaniğinin babası olan Max Plank da bilincin, fiziksel beyinden bağımsız olduğunu ve öldükten sonra kaybolmadığını belirtmiş, reenkarnasyon olaylarının da yeni bir beyinle etkileşime giren bu bilincin bir sonucu olarak ortaya çıkmış olabileceğini ve bu bilincin etkileşime geçtiği yeni beyinde yaşanmış gibi anılar oluşturabileceğini savunmuştur.
Dünyayı Hayrete Düşüren Titu Singh'in Hikayesi
Reenkarnasyon konusunda dünyaca ünlü bir diğer örnek 2.5 yaşında olan ve BBC'de belgeseli yayınlanan Titu Sing isimli bir Hintli çocuktur. Titu konuşmaya başladığı zamanlardan itibaren ailesine önceki yaşamından kesitlerden ve Agra şehrindeki evleri hakkında bilgiler vermeye başlar. Konuşma yeteneği arttıkça önceki yaşamı hakkında daha detaylı bilgiler vermeye devam eder. Eski isminin Sureys Vermo olduğunu, Ume isimli karısından iki çocuğunun olduğunu ve bir radyo tamircisi olarak çalıştığından bahseder. Başta ailesi tarafından dikkate alınmayan Titu, eski hayatında vurularak öldürüldüğünü ve cesedinin nehire atıldığını söylemesi üzerine bu ailede şok etkisi yaratır. Kendi ailelerinin bir parçası gibi davranmayan Titu'nun söylediklerini araştırmak için abisini Agra şehrine yollarlar. Agra şehrine giden Titu'nun abisi Uma adında 2 çocuk annesi olan dul bir kadınla karşılaşır. Daha ilginç olan ise, bu kadının Sureyş radyo isimli bir dükkanı işletmesidir.
Uma isimli kadın Titu'nun abisini dinledikten sonra onu görmek istediğini belirtir. Abisi Titu'yu alarak Agra şehrinde bulunan söz konusu radyo dükkanına getirir. Titu karısını ve kendinden yaşça büyük olan çocuklarını hemen tanır. Ayrıca dükkandaki değişikliklerden ve karısıyla bahçelerine gömdükleri altınlardan bahseder. Bunları duyan Uma büyük bir şok yaşar. Çünkü Titu'nun anlattığı herşey ekiksiz doğrudur. Çok daha ilginci ise, öldürülen Sureyş Vermonun otopsi raporları incelendiğinde ortaya çıkar. Otopsi raporunda sağ şakağından giren bir kurşunun kafatasının solundan çıktığı belirtilmektedir. Titunun kafasında da kurşunun çıktığı yerde yara izi olduğu görülür. Zamanla hatırladığı şeyler artan Titu ölümüne ait daha detaylı bilgiler vermeye başlar. Normalde Sureyş Vermo'nun kimin tarafından öldürüldüğü bulunamamış ve dosya rafa kaldırılmıştır. Titu'nun yeni şeyler hatırlaması üzerine dosya tekrar açılır ve ilerleyen süreçte Titu kendisini kimin öldürdüğünü hatırlar ve bu isimi mahkemeyle paylaşır. Bu şahıs apar topar yakalanarak sorguya alınır ve Titu ile yüzleştirilir. Titu'nun anlattıklarından sonra şoka giren şahıs cinayeti işlediğini itiraf eder. Bu olay dünyada büyük bir ilgi çekmiş olsa da, kimileri tarafından ise bir kurgu olduğu düşünülmektedir. Dünyada buna benzer daha birçok çarpıcı reenkarnasyon vakası bulunmaktadır.
Reenkarnasyon ve Cinler
Özellikle müslüman ülkelerde reenkarnasyonla ilgili ortaya atılan bir diğer iddia çok dikkat çekicidir. Kuranda yeri olan ve enerji oldukları belirtilen cinlerin insanların vücuduna girerek birçok ruhsal ve bedensel hastalıklara sebep oldukları bilinmektedir. Panik atak, gögüs daralması, epilepsi, şizofren, migren ve alzaymır gibi pek çok önemli hastalıkların cinlerin insanlara verdikleri başlıca zararlar olduğu iddia edilmektedir. Yani, özellikle sinirsel rahatsızlıkların birçoğunun cin kaynaklı olduğu hususuna inananların sayısı yadsınamayacak seviyededir. Ülkemizde de özellikle ruhsal problemlerine tıpta çare bulamayan birçok insan rukye ve medyum olan kişilerden çare aramaktadır. Yine cinleri kullanarak insanlara zarar vermeye çalışan, büyü yaptıran ve onları kontrol etmeye ve iletişime geçmeye çalışan birçok insan bulunmaktadır.
Cinlerin enerjiden meydana geldikleri, çok kolay ve hızlı mekan değiştirebildikleri ve çok uzun süre yaşadıklarına inanılır. Cinlerle iletişime geçen insanlar, kimi cinlerin binlerce yıl yaşadığını ve tarihe tanıklık ettiklerini belirtirler. Reenkarnasyon olayının da cinlerin bir eseri olduğunu iddia edilmektedir. İnsanların tüm yaptıklarını izleyebilen ve zihinlerine giren cinler, kişi öldükten sonra özellikle anne karnından itibaren başka çocukların vücuduna girip onlarla yaşamaya başlarlar. Çocuğun aklı başına gelmeye başladığında bilincine etki eden cinlerin 'Sen yeni bir bedendesin, önceki hayatında aslında şuydun, şurada yaşıyordun' gibi telkinlerde bulunduğu ve rüyalarını bu yönden etkilediğinden bahsedilir. Yani reenkarnasyonla yeniden doğduğunu iddia edenlere veri akışı ona etki eden cinler tarafından sağlanmaktadır. Özellikle şizofren hastalıklarında kişinin kendini tarihteki ünlü biri (Atatürk, Hitler, Hz İsa vb.) olarak görmesinin de yine cinlerin insanlar üzerindeki etkilerinin bir sonucu olduğuna inanılmaktadır. Kişinin bilinç ve bilinçaltını ele geçiren cinlerin kişiyi istediği kişinin profiline sokabileceği iddia edilmektedir.
Sonuç olarak, Reenkarnasyon olgusu gerek yaşanmış vakalar üzerinde gerçekleştirilen incelemeler, gerek bu konuda yapılan bilimsel çalışmaların bir sonucu olarak insanlarda en çok merak uyandıran gizemlerden birisi olarak popülaritesini korumaktadır. Öyle ki, ruhların sürekli yeni bedenlerde tekrar doğduğuna inanan insanlar, bir önceki yaşamlarında kim ve ne konumda olduklarını hipnoz ve regresyon terapileri ile aracılığıyla öğrenmeye çalışmaktadır. Yine reenkarnasyona şüphe bırakmayacak şekilde inanan kimi insanlar, ruhunun tekrar doğacağına olan inançları sebebiyle mutsuz olduklarını düşündükleri hayatlarına son verebilmektedir. Reenkarnasyonla geldiğine inanılan yara ve lekeler, öldükten sonra bilinç ve ruhun yolculuğu, ölüm deneyimleri, dünyaya birden fazla kez geldiğini iddia edenler kişiler, metafizik öğelerin, bilinçaltının ve rüyaların etkisi, dinlerin reddetmesine rağmen yaşanan tüyler ürpertici vakalar, olayın deneysel olarak test edilememesi, bütün bu olayların tamamen kurgu olduğunu düşünenler... Kısacası, reenkarnasyon daha uzun bir süre insanların kafasında büyük bir bilmece olarak yer etmeye devam edecektir.
3 Comments: