TARİHİ DEĞİŞTİREN BAŞYAPIT: GÖBEKLİTEPE
Hayvanlarını otlatmak ve tarlasını sürmek için Şanlıurfa'nın 20 km
kuzeybatısında bulunan Örencik Köyü bölgesine giden bir vatandaş, farkında
olmadan bilinen tarihi değiştirecek ve günümüze kadar inanılan insanın
gelişimini sorgulamamıza neden olacak çok büyük bir keşife neden olmuştur.
İnsanlığı hayrete düşüren ve tüm dünyanın dikkatinin bu bölgeye çekilmesini
sağlayan şey, keşfedilen yapıtın, yapılan karbon testleri sonucunda M.Ö 12000
yıl öncesine kadar dayanması olmuştur. Yani Taş Devrine...Peki elde edilen bu
sonuç neden dünya tarihinin yeniden yazılmasına sebep olacak?
Öncelikle, son derece etkileyici ve bizim açımızdan dramatik olan Göbeklitaş'ın keşfinin hikayesinden bahsetmek gerekir. Aslında hikayenin geçmişi 1986'lara kadar dayanır. Göbeklitepe'de araziyi sürmeye ve hayvanlarını otlatmaya gelen bir çoban, tarlayı sürerken birkaç heykel bulur ve para eder umuduyla at arabasına yükleyerek Şanlıurfa'daki Müze Müdürlüğüne götürür. Dönemin müze müdürü heykelin tarihi bir değerinin olmadığını ve kireç taşından olduğunu söyler. Bu duruma çok üzülen çoban heykelleri çöpe atmak ister. Bunu gören müze yetkilileri heykelleri alarak depoya yerleştirirler. Aradan uzun zaman geçer.
O dönemde Atatürk Barajı inşa edilmeden önce Şanlıurfa'da bulunan Nevali Çori yerleşim yerinde çalışmalar yapan Alman arkeolog Klaus Schmid o bölgede bulduğu tarihi eserleri teslim etmek üzere müze müdürlüğüne gider. Müzeye ait depoya inen Scmid'in gözü Göbeklitepe'de bulunan heykellere takılır. Bu heykellerin nereden geldiğini sorar. Görevli bir köylünün getirdiğini ve önemsiz olduğunu söyler. Schmid yetkililerden izin alarak heykelleri incelemek üzere alır. Yaptığı incelemeden sonra heykelin kimin getirdiğini ve nereden geldiğini öğrenmeye çalışır. Ancak müze yetkilileri tarafından pek umursanmaz. Ancak bu durum Schmid'in azmini kıramamıştır. Uzun araştırmalar sonucu, heykellerin Göbeklitepe bölgesinden getirildiği bilgisine ulaşır. Sahibinden de izin alarak bölgede çalışmalara başlar. Göbeklitepe, köylüler tarafından kutsal olarak görülmekte ve birçok alimin mezarının bulunduğu yer olarak bilinmektedir. 2 yıl süren çalışmalardan sonra Scmid toprak altında gömülü ilk yeraltı tapınağını bularak tarih sayfasına ismini altın harflerle yazdırır. Bugün birçok araştırmacı için Göbeklitepe son 25 yılın en önemli keşfi olarak görülmektedir. Peki Göbeklitepe insanlık tarihi için neden önemli?
Öncelikle, son derece etkileyici ve bizim açımızdan dramatik olan Göbeklitaş'ın keşfinin hikayesinden bahsetmek gerekir. Aslında hikayenin geçmişi 1986'lara kadar dayanır. Göbeklitepe'de araziyi sürmeye ve hayvanlarını otlatmaya gelen bir çoban, tarlayı sürerken birkaç heykel bulur ve para eder umuduyla at arabasına yükleyerek Şanlıurfa'daki Müze Müdürlüğüne götürür. Dönemin müze müdürü heykelin tarihi bir değerinin olmadığını ve kireç taşından olduğunu söyler. Bu duruma çok üzülen çoban heykelleri çöpe atmak ister. Bunu gören müze yetkilileri heykelleri alarak depoya yerleştirirler. Aradan uzun zaman geçer.
O dönemde Atatürk Barajı inşa edilmeden önce Şanlıurfa'da bulunan Nevali Çori yerleşim yerinde çalışmalar yapan Alman arkeolog Klaus Schmid o bölgede bulduğu tarihi eserleri teslim etmek üzere müze müdürlüğüne gider. Müzeye ait depoya inen Scmid'in gözü Göbeklitepe'de bulunan heykellere takılır. Bu heykellerin nereden geldiğini sorar. Görevli bir köylünün getirdiğini ve önemsiz olduğunu söyler. Schmid yetkililerden izin alarak heykelleri incelemek üzere alır. Yaptığı incelemeden sonra heykelin kimin getirdiğini ve nereden geldiğini öğrenmeye çalışır. Ancak müze yetkilileri tarafından pek umursanmaz. Ancak bu durum Schmid'in azmini kıramamıştır. Uzun araştırmalar sonucu, heykellerin Göbeklitepe bölgesinden getirildiği bilgisine ulaşır. Sahibinden de izin alarak bölgede çalışmalara başlar. Göbeklitepe, köylüler tarafından kutsal olarak görülmekte ve birçok alimin mezarının bulunduğu yer olarak bilinmektedir. 2 yıl süren çalışmalardan sonra Scmid toprak altında gömülü ilk yeraltı tapınağını bularak tarih sayfasına ismini altın harflerle yazdırır. Bugün birçok araştırmacı için Göbeklitepe son 25 yılın en önemli keşfi olarak görülmektedir. Peki Göbeklitepe insanlık tarihi için neden önemli?
Göbeklitepe'de keşfedilen yapıtların inşası; buzul çağının yeni sona
erdiği, tarımın, tekerleğin ve yazının henüz icat edilmediği, Mısır Piramitleri
ve İngiltere'de bulunan Stonehengen'in inşa edilmesine daha 7000-7500 yıl
olduğu bir zamana denk gelmektedir. Dünya tarihi anlatılırken, insanın
öncelikle avcılıkla hayatını idame ettiğinden bahsedilir. İnsanlığın
gelişiminin en önemli buluşu ise, tarımın keşfedilmesidir. Tarımın
keşfedilmesiyle, insanlar yemek arama ve karın doyurma derdinden kurtulmuş,
kendilerini tamamen kültürel zenginleşmeye ve gelişmeye adamıştır. Bunun doğal
bir sonucu olarak, insanlar bir arada yaşamaya başlamış ve yerleşik hayata
geçmişlerdir. Temel ihtiyaçlarını karşılayan insanlar daha sonra dini
öğretiler geliştirmiş ve tapınaklar inşa etmeye başlamıştır. Oluşturulan bu
küçük yerleşimler; şehirleri, şehirler ise uygarlıkların oluşmasına imkan
sağlamıştır. Yani teoride sıralama ;
Tarımın Keşfi-Yerleşik Hayata Geçilmesi-Dini Öğretiler
Geliştirilmesi-Tapınakların İnşa Edilmesi-Şehirlerin Kurulması-Uygalıkların
Oluşması şeklinde olmuştur.
Ancak Türkiye'nin Göbeklitepe bölgesindeki taş sütunlar ve
üzerindeki kabartmalar kültürel gelişim tarihinde yeni bir sayfa açılmasına
sebep olmuştur. Çünkü bu yapıtların tarihi tarımın icat edilmesinden bile
önceye yani taş devrine dayanmaktadır. Taş devri denilince avcılıkla hayatını
idame ettiren ve sadece taştan yaptıkları aletleri kullanan ilk insanlar akla
gelir. Ancak, Göbeklitepe'deki yapıtların inşa edilmesi o dönemin şartlarıyla
imkansız görülmektedir. Çünkü böyle bir yapının inşası için büyük bir
örgütlenme (duvar ustaları, kazıcılar, taş ocağı işçileri vb.) gerektiği aşikardır.
Devasa büyüklükteki bu taş sütunların nasıl ve ne ile bulundukları yere
taşındıkları hususu büyük bir muamma olarak görülmüştür. Yani insanlar,
birarada bile yaşamaya başlamamışken, bu mükemmel işçilik ve sanat gerektiren
yapıları nasıl inşa ettiler? İnsanlar henüz kilden çömlek yapmaya bile
başlamamışken bu kusursuz yapıları kim neden ve ne maksatla inşa etmiştir? Bu
durum yukarıda bahsettiğimiz sıralamanın doğruluğunun sorgulanmasına neden
olmuştur.
Göbeklitepe'de bulunan yapıtlar incelendiğinde beraberinde birçok gizemi ortaya çıkarmıştır. Yapılan çalışmalar sonucunda her biri çember şeklinde taş duvarlardan oluşan dört büyük uygulama alanı gün yüzüne çıkarılmıştır. Her bir çember T şeklinde büyük sütunlarla ayrılmış yüksek taş duvarlardan oluşmaktadır. Çemberin ortasında ise 5 buçuk metre yüksekliğinde yine T şeklinde iki büyük dikili taş bulunmaktadır. Türkiye'deki diğer yeraltı şehirlerinde de çalışan Scmid bu uygulama alanlarının barınmak için yapılmadığı (alanların şekli ve su kaynaklarına olan uzaklığı) kanaatine varmıştır. Özellikle dikili taşlar üzerinde bulunan ve mükemmel işçilik gerektiren hayvan kabartmaları onların sıradan yapılar olmadığının göstergesidir. Birçok araştırmacı, sütunların şekli ve konumu ile üzerindeki sembollerden yola çıkarak bu yapıtların dünyanın ilk tapınağı olduğunu değerlendirmektedir. Bunun yanı sıra Göbeklitepeyi uzaylılar ve metafizik öğelerle ilişkilendiren ve cennete açılan bir kapı olduğunu iddia eden birçok teori bulunmaktadır.
Ayrıca yapılan kazılarda birçok hayvan kemik ve kalıntılarına ulaşılmıştır. Bulunan bu kemiklerin en büyük ortak özelliği ise; tamamının yabani hayvanlara (ceylan, yaban domuzu, alageyikler ve yaban koyunları) ait gıda atıkları olmasıdır. Bölgede besi hayvanlarına ait hiçbir kemiğe rastlanılmamıştır. Elde edilen bu bulgulardan yola çıkarak yapıtların; henüz hayvanların evcilleştirilemediği ve avcılıkla hayatın idame edildiği tarım öncesi dönemde inşa edildiği sonucuna varılmıştır. Bu durum birçok araştırmacıya göre, tarım öncesi dönemde yerleşik hayata geçildiğinin bir kanıtı olarak görülmektedir.
Bu büyük keşif Alman arkeologun Klaus Schmid danışmanlığında 1995 yılında başlamış ve 2007 yılında ise Schmid kazı ekibinin başkanlığına getirilmesiyle devam etmiştir. Kazıların bu kadar uzun sürmesinin başlıca sebeplerinden biri, bu şahaserleri inşa eden topluluğun üstlerini bir tepe oluşturacak kadar tonlarca toprak ve taş yığınlarıyla kapatması olmuştur. Son teknolojilerin kullanıldığı Göbeklitepe'de 4 adet uygulama alanı bulunmuş ve uzay fotografları ve radar sistemleri yardımıyla 16 tane uygulama alanı daha olduğu tespit edilmiştir. Bu da yaklaşık 20 futbol sahası büyüklüğünde devasa bir alanı kapsamaktadır. Yani Göbeklitepe bölgesinin henüz çok küçük bir kısmı keşfedilebilmiştir. Ömrünü Göbeklitepe'ye adayan ve bir dönem Şanlıurfa'da yaşayan Klaus Scmid 2014 yılında geçirdiği kalp krizi sonucu ölmüştür.
Sonuç olarak, Göbeklitepe, birçok gizli kalmış gerçeği ortaya çıkaran ve insanlık tarihini yeniden şekillendiren bir başyapıttır. Keşfedilen en eski kalıntılar olması sebebiyle tarih açısından bir sıfır noktasıdır. Ancak maalesef son dönemin en büyük keşfi olarak değerlendirilen Göbeklitepe'nin önemi, ülkemizce çok geç anlaşılmıştır. 2019 yılı itibariyle Üst Çatı Örtüsü Kaplama Projesi kapsamında keşfedilen kısımlar koruma altına alınmış ve ziyaretçilere açılmıştır. Kültür ve Turizm Bakanlığının liderliğinde ve Doğuş grubunun sponsorluğunda bölgedeki çalışmalar için 20 yıllık bir işbirliği anlaşması imzalanmış ve 2019 yılı Göbeklitepe Yılı olarak ilan edilmiştir. Ayrıca insanlığın ortak mirası olan Göbeklitepe'nin global finansmanı ve kazılarının desteklenmesi için 'Dünya Ekonomik Forumunda' tanıtımı yapılmıştır. Bugün itibariyle çok küçük bir kısmı keşfedilen insanlığın bu en eski şahaserinin tamamiyle ortaya çıkarıldığında, ne gibi gizemlere sahne olacağı büyük bir merak konusudur.
Tesekkürler, emeğinize sağlık.
YanıtlaSilÇok teşekkürler:)
Sililgiyle okudum teşekkürler
YanıtlaSil