KUDÜS SENDROMU
Kudüs, semavi dinlerin hepsinde önemli
bir kutsallık atfedilen, kelime kökeni olarak barışın şehri olarak bilinse de,
geçmişten günümüze egemen olmak için dönemin büyük güçlerinin savaştığı ve
halen bölgede çatışmaların devam ettiği tarihi bir şehirdir. Müslümanlar için
Mescid-i Aksa, Yahudiler için Ağlama Duvarı ve Hristiyanlar için İsa
peygamberin çarmağa gerildiği Kutsal Kabir Kilisesi Kudüs'te bulunan başlıca
önemli yapılardır. Hz. Süleyman ve Davut Peygamberin yaşadığı Kudüs,
Perslerden, Makedonlara; Romalılardan Memlüklülere; Osmanlı Devletinden
Filistin ve israil Devletine kadar birçok kez el değiştirmiş, savaş ve
katliamlara tanıklık etmiştir. Dinler tarihinin merkezinde yer alan bu şehir
her sene hac görevinin ifası ve turistlik geziler kapsamında dünyanın birçok
yerinden ziyaretçilerini bölgeye çekmektedir. 2018 yılı itibariyle Kudüs'e
gelen turist sayısı üç milyonu geçmiştir. Kudüs'e gelen ziyaretçilerin büyük
çoğunluğu ise, dindar insanlardan oluşmaktadır.
Kudüs sendromu ise; ülke dışından gelen ziyaretçilerin
şehrin kutsal atmosferine kendilerini kaptırarak, din merkezli ve takıntılı
halüsinasyonlar görmeleri ve psikozlar yaşaması sonucu oluşan mental bir
rahatsızlık durumudur. İlk olarak 1930 yılında ünlü Alman psikiyatrist Heinz
Herman tarafından ortaya konulan bu sendrom, zamanla birçok otorite tarafından
doğrulanmıştır. 2000 yılında ingiliz Psikiyatri Dergisinde yayınlanan makalede;
1980 ile 1993 yılları arasında 1200 kişinin bu sendroma yakalandığı ve
birçoğunun akıl hastanelerine yatırıldığı araştırmasına yer verilmiştir. Yine
yakın zamanda şehri ziyarete eden bir İngiliz turistin kaybolduğu
haberinin öğrenilmesinden sonra, dronlarla yapılan aramada çölün ortasında kum
ve taşlardan yaptığı bir kulübede tek başına bulunması ve gördüğü rüyalara
paralel olarak bunu yaptığını belirtmesi bu sendromun etkilerini açıkca ortaya
koymaktadır. Kudüs şehrini gezerken bir anda bağırarak sizi doğru yola davet
ettiğini ve kendisine vahiy indiğini bildiren insanlarla karşılaşma ihtimaliniz
olabilir. Peki normal ve sağlıklı insanları bile, bu denli etkileyebilen Kudüs
Sendromunun belirtileri nelerdir?
Bu sendromun
etkisindeki bireylerde, ruhsal ve fiziki birçok rahatsızlık baş göstermektedir.
Şehrin mistik yapısından yoğun şekilde etkilenenler; kendilerini dünyayı
kurtaracak dini bir lider olarak görme, mesihlik iddiaları, yarım kalmış dini
misyonu tamalama, kendini Tanrı tarafından seçilmiş üstün insan hatta peygamber
olarak görme, din merkezli takıntılı rüyalar, halüsinasyonlar ve anksiyeti
bozuklukları gibi pek çok psikolojik rahatsızlıklardan muzdarip olmaktadır.
Özellikle kendilerini; kurtarıcı Mesih Hz. İsa olarak gören, Musa
Peygamber gibi denizi ortadan ikiye ayırabileceğini iddia eden ve vaftizci
Yahya olduğunu hissedenler rahatsızlığın en ileri aşamasında olanlara
verilebilecek örneklerdir.
Bunun yanında sendromun etkisine giren bireylerde;
sürekli beyaz giyinme, aşırı temizlik düşkünlüğü, sürekli duş alma, günümüzde
tercih edilen kıyafetleri redderek eski dönemlerde giyilen kıyafetleri tercih
etme, saç sakal uzatma gibi aşırıya kaçan takıntılar ortaya çıkmaktadır. Ayrıca
kendilerini tatmin etmek amacıyla, radikal tarikat ve oluşumlara üye olma, aile
ve sosyal sorumluluklarını bir kenara bırakarak kendilerini herşeyden
soyutlama, görülen diğer belirtilerdir. Sürekli takıntılarla yaşayan ve mutsuz
olan bireylerin zamanla ruh sağlıkları bozulmakta, kendilerine ve çevrelerine
zarar verecek davranış biçimleri sergilemektedirler.
Özellikle refah seviyesi yüksek olarak görülen ve modernizmin kuşattığı şehirlerde yaşayan bir çok insanı içinde bulunduğu hayat koşulları tatmin etmemektedir. Büyük hayal kırıklığı ve zihinsel bunalımlar yaşayan insanlar, kendi iç dünyalarındaki eksiklikleri doldurmak için yeni arayışlara girerler. (Özellikle Avrupa'dan gelip IŞİD'e katılanlar bunun çarpıcı bir örneğidir) Din merkezli yaklaşımlar ise, bu süreçte en çok tercih edilenler arasındadır. Bu psikoloji ile Kudüs'ü ziyaret eden kişilerin sendromun etkisi altına girmesi çok daha kolay olmaktadır. Dini bir yaşam felsefesini benimseyen bu kişiler, gereken toplumsal dengeyi sağlayamadıkları için zamanla ruh sağlıklarını kaybetmekte ve kişilik kaybı gibi problemlerle yüz yüze gelmektedir. Bu da kişilerin kendini toplumdan soyutlamasına ve bir hayal dünyasında yaşamasına sebep olmaktadır. Kudüs sendromu belki de bunun en çarpıcı örneğidir. Birçok insan için; Sibirya eteklerinde halen yaşatılan Şamanizm inancının etkili olduğu bölgelerin, Budist tapınakların, kendini toplumdan tamamen soyutlamış ilkel kabilelerin yaşadığı dağlık kesimlerin ziyaret edilmesi ve o bölgelerde zaman geçirilmesi içinde oluşan eksikliği ve mutsuzluğu ortadan kaldırmak için yaptığı arayışların bir dışa vurumudur. Modernizmin insanları yeterince tatmin etmediği günümüzde, Kudüs sendromuna benzer, insanı etkisi altına alacak birçok sendromun ortaya çıkması kaçınılmaz bir gerçekliktir.
Özellikle refah seviyesi yüksek olarak görülen ve modernizmin kuşattığı şehirlerde yaşayan bir çok insanı içinde bulunduğu hayat koşulları tatmin etmemektedir. Büyük hayal kırıklığı ve zihinsel bunalımlar yaşayan insanlar, kendi iç dünyalarındaki eksiklikleri doldurmak için yeni arayışlara girerler. (Özellikle Avrupa'dan gelip IŞİD'e katılanlar bunun çarpıcı bir örneğidir) Din merkezli yaklaşımlar ise, bu süreçte en çok tercih edilenler arasındadır. Bu psikoloji ile Kudüs'ü ziyaret eden kişilerin sendromun etkisi altına girmesi çok daha kolay olmaktadır. Dini bir yaşam felsefesini benimseyen bu kişiler, gereken toplumsal dengeyi sağlayamadıkları için zamanla ruh sağlıklarını kaybetmekte ve kişilik kaybı gibi problemlerle yüz yüze gelmektedir. Bu da kişilerin kendini toplumdan soyutlamasına ve bir hayal dünyasında yaşamasına sebep olmaktadır. Kudüs sendromu belki de bunun en çarpıcı örneğidir. Birçok insan için; Sibirya eteklerinde halen yaşatılan Şamanizm inancının etkili olduğu bölgelerin, Budist tapınakların, kendini toplumdan tamamen soyutlamış ilkel kabilelerin yaşadığı dağlık kesimlerin ziyaret edilmesi ve o bölgelerde zaman geçirilmesi içinde oluşan eksikliği ve mutsuzluğu ortadan kaldırmak için yaptığı arayışların bir dışa vurumudur. Modernizmin insanları yeterince tatmin etmediği günümüzde, Kudüs sendromuna benzer, insanı etkisi altına alacak birçok sendromun ortaya çıkması kaçınılmaz bir gerçekliktir.
0 Comments: