3/22/2019
Heron, Roma İmparatorluğunun hakimiyetinde bulunan İskenderiye şehrinde yaşamış bir kısım eserleri günümüze kadar ulaşmış, bugünün modern teknolojilerinin ilk örneklerinin mucidi değerli bir bilim adamıdır. Antik çağın en büyük deneycilerinden olan Heron sahip olduğu hayalgücüyle günümüz dünyasını şaşkınlığa uğratmıştır. Tüm vaktini o dönemin bilim merkezi olan İskenderiye Kütüphanesinde geçiren ve 'Kahraman' lakabıyla tanınan Heron'un matematik, fizik ve mekanik konularında yazmış olduğu 13 eser günümüze kadar ulaşmıştır. Antik çağda özellikle rahipler kendi kiliselerinin imajını arttırmak için birçok kez Heron'un kapısını çalmıştır. İşte antik çağın en önemli mucitlerinden biri olan Heron'un çağın çok ötesindeki icatları....
Tarihin en büyük bilim adamlarından biri olan Heron dehasıyla zamanının çok ilerisinde bir bilim adamı olduğunu ıspatlamıştır. Yukarıda bahsedilen icatları dışında, rüzgar enerjisinin en erken örneğini teşkil eden yel değirmenlerinden, hava, su ve buhardan yararlanma tekniklerine, mekanikte vinç, makara ve manivera sistemlerine, matematikte geometrik şekiller ile arazi ölçümlerine kadar birçok alanda sayısız eser ve icat ortaya koymuştur. Bulunduğu antik çağa damga vuran Heron, hayalgücünün sınırları olmadığını ortaya koyduğu eserlerle bizlere göstermiştir. Tüm ömrünü bilime adayan bu dehanın yaşamı ve çalışmaları gelecek nesillere örnek teşkil etmektedir.
Heron, Roma İmparatorluğunun hakimiyetinde bulunan İskenderiye şehrinde yaşamış bir kısım eserleri günümüze kadar ulaşmış, bugün...
ANTİK ÇAĞIN DEHASI İSKENDERİYELİ HERON
Heron, Roma İmparatorluğunun hakimiyetinde bulunan İskenderiye şehrinde yaşamış bir kısım eserleri günümüze kadar ulaşmış, bugünün modern teknolojilerinin ilk örneklerinin mucidi değerli bir bilim adamıdır. Antik çağın en büyük deneycilerinden olan Heron sahip olduğu hayalgücüyle günümüz dünyasını şaşkınlığa uğratmıştır. Tüm vaktini o dönemin bilim merkezi olan İskenderiye Kütüphanesinde geçiren ve 'Kahraman' lakabıyla tanınan Heron'un matematik, fizik ve mekanik konularında yazmış olduğu 13 eser günümüze kadar ulaşmıştır. Antik çağda özellikle rahipler kendi kiliselerinin imajını arttırmak için birçok kez Heron'un kapısını çalmıştır. İşte antik çağın en önemli mucitlerinden biri olan Heron'un çağın çok ötesindeki icatları....
Birçok tarihçi için, Antik
çağın en gelişmiş icadı Heron'a ait olan Buhar Motorudur. Kendisine Aeolipile
ismi verilen bu icat, eski Yunancada
buhar topu anlamına gelmektedir. Kaynayan suyun çıkardığı buharın bir
potansiyeli olacağını değerlendiren Heron, hava geçirmez bir kazan yapmış ve
içini su ile doldurmuştur. Isıtılan bu kazanda oluşan buhar enerjisi iki boru
vasıtasıyla bakır bir topa iletilmiştir. Ters yönde sıkıştırılmış buhar
enerjisi bu bakır kürenin ucunda bulunan yönleri zıt iki çıkış kanalının dönmesini sağlamıştır. Çağın çok ilerisinde
olan bu icat sayesinde, bakır top
dakikada 1500 devir yapmıştır. Bu devir sayısı, günümüz
helikopterlerinin dakikadaki devir sayısının üç katıdır.
Şuan ki jet motorlarında
Heronun oluşturduğu bu sistem kullanılmaktadır. Bu icadın neden yapıldığı
hususu ise, büyük bir muammadır. 2000 yıl önce Heron tarafından icat edilen bu
sistem, 19'uncu yüzyıla kadar hiçbir bilim adamı tarafından geliştirilmemiştir.
19'uncu yüzyıla gelindiğinde, buhar enerjisi kullanılmaya başlanması ile sanayi
devriminin en büyük simgesi olmuştur. Günümüzde yüksek basınçlı buhar en
gelişmiş makinelerde kullanılmaktadır. Kesinlikle söyleyebiliriz ki; Heron'un
icat ettiği buhar topunun insanlık için önemi kavranabilseydi, dünya bugün çok farklı bir noktada olurdu.
Otomatik kapı 20'nci
yüzyılda ilk icat edildiğinde insanlarda büyük bir ilgi ve merak uyandırmıştır.
Oysa bu icat 2000 yıl önce, İskenderiyeli Heron tarafından icat edilmiştir.
Hemde Türkiye'nin Efes'inde... Efes'te bulunan eski bir Yunan Tapınağı için
Heron tarihin ilk otomatik kapısını yapmıştır. Bu sistemde; Rahip tarafından
bir ateş yakılıyordu. Yaktığı ateş alttaki bir hava deposunu
ısıtıyordu.Genleşen hava, içinde su olan ikinci bir tankın içine giriyor ve
suyu boruyla bir kovanın içine itiyordu. Havanın genleşmesiyle başlayan bu
basınç kovanın yavaş yavaş aşağıya inmesine sebep oluyordu. Kova ise halatlar
ve makaralarla kapılara bağlıydı. Böylece oluşan basınç kapıların otomatik
açılmasını sağlıyordu. Halk, açılan kapıların Tanrı tarafından açıldığını ve
bunun bir çağrı olduğuna inanıyorlardı. Ateş söndüğünde ise, soğuyan hava
sistemin tersi yönde çalışmasını sağlıyor ve kapılar kapanıyordu. Bu sistem,
İskenderiyeli Heron'un çağın çok ötesinde bir deha olduğunun göstergesidir.
İskenderiyeli Heron'a yaptığı bu icattan sonra 'Tapınak Sihirbazı' adı
verilmiştir.
3. Kutsal Su Otomatı (Satış Makinesi)
1880 yılında yapılan bir Parfüm Otomatı Heron'un 2000 yıl önce yaptığı Kutsal Su Otomatı |
Heron tarihin ilk su
otomatını yani satış makinesini icat eden bilim adamıdır. Antik çağlarda kilise
ve tapınaklarda görevli din adamları, halkın kendi kilise ve tapınaklarını
tercih etmesi ve bağışta bulunması için etkileyici gösteriler yapmaları
gerekiyordu. Bu yüzden dönemin bilim insanlarının kapısını çalarlardı. Eski bir
Yunan Tapınağı Heron'dan yardım istediğinde, Heron çağın çok ilerisinde bir
icat çıkarmıştı. Heron'un yaptığı kutsal su otomatı büyük rağbet görmüştür. Bu
sistemde; tapınağa gelen kişiler, makineye yukarıdan para atıyor, bu para bir
plakanın üstüne düşüyor. Paranın ağırlığı ile plaka musluğu açılıyordu. Plaka
eğilince para üstünden düşüyor böylece musluk tekrar kapanıyordu. Bu sayede,
herkese eşit miktarda kutsal su veriliyordu. Bu basit icat, günümüz dünyasında
heryerde bulunan satış makineleriyle aynı prensiple çalıştığı için, tüm bu sistemlerin
atası konumundadır.
İskenderiyeli Heron, Yunan
tiyatrosu için birçok mekanizma icat etmiştir.Onun icatları arasında, sahnede
kendiliğinden hareket edebilen dört tekerlekli platformlar ile kısa oyunların
canlandırıldığı minyatür tiyatro platformları bulunmaktaydı. Bu sistemlerde,
dişli çark tarafından çalıştırılan bir çiftli halatlar, düğümler ve basit
makineler kullanılmıştır. Bu platformlarda, tiyatroların kapıları kendiliğinden
açılıp kapanıyor, sahnedeki bazı objeler hareket ediyor ve gösteri bittiğinde
sahne kendiliğinden geri gidebiliyordu.
Heron, gökgürültüsü efekti
oluşturmak için bir sistem geliştirmiştir. Boru şeklindeki bu mekanizmada,
yukarıdan aşağı doğru yuvarlanan bronz küreler, kademeler halinde sıralanmış
metal çıkıntılara çarpıyor ve sonuçta dibe yerleştirilen ince metalin üzerine
düşüyor ve bu sayede, önce gök gürlemesi ve daha sonra da yıldırım gürültüsü
meydana geliyordu.Antik Yunan'da büyük ilgi çeken mitolojik tiyatro oyunları
Heron sayesinde çok daha ilgi çekici ve başarılı şekilde sahnelenmekteydi.
Tarihin en büyük bilim adamlarından biri olan Heron dehasıyla zamanının çok ilerisinde bir bilim adamı olduğunu ıspatlamıştır. Yukarıda bahsedilen icatları dışında, rüzgar enerjisinin en erken örneğini teşkil eden yel değirmenlerinden, hava, su ve buhardan yararlanma tekniklerine, mekanikte vinç, makara ve manivera sistemlerine, matematikte geometrik şekiller ile arazi ölçümlerine kadar birçok alanda sayısız eser ve icat ortaya koymuştur. Bulunduğu antik çağa damga vuran Heron, hayalgücünün sınırları olmadığını ortaya koyduğu eserlerle bizlere göstermiştir. Tüm ömrünü bilime adayan bu dehanın yaşamı ve çalışmaları gelecek nesillere örnek teşkil etmektedir.
Arthur Clarke'nin de dediği gibi 'İnsanoğlunun
yapabilecekleri hayal ettikleriyle sınırlıdır.'
3/20/2019
Mormon inancının 4 temel ilkesi bulunmaktadır. Bunlardan birincisi Tanrı'ya iman, ikincisi tövbe, üçüncüsü günahlarından arınmak için yaptıkları vaftiz ve dördüncüsü kutsal ruh armağanı için ellerinin baş üstüne konulmasıdır. Doğuştan yapılan vaftizin aksine, çocuklarını 8 yaşında vaftiz ederler. İsrailoğullarının tekrar toplanacağına ve kutsal topraklarda (Yeni Kudüs olarak değerlendirdikleri Amerika Kıtası) biraraya geleceğine, İsa Mesih'in yeryüzüne inmesiyle dünyanın bir cennete dönüşeceğine ve yenileneceğine inanırlar. Mormon olmayanların kiliselerine girmeleri serbest iken, tapınaklarına girmek için Mormon olmak şarttır. Mormon kiliseleri, resim ve heykellerin bulunmaması sebebiyle diğer Hristiyan kiliselerinden farklıdır. Bugün Türkiye Kapadokya'da bulunan kiliseler Mormonlar tarafından kutsal sayılmakta ve her sene düzenli olarak ziyaret edilmektedir.
Mormonların Hayat Tarzları ve Çok Eşlilik
Günümüzde büyük çoğunluğu Utah eyaletinde yaşayan Mormonlar, Amerika'da yaşayan diğer bir hristiyan grup olan Amişlerin aksine, daha sosyal bir yaşam tarzını benimsemişlerdir. Bilim ve sanat onlar için değerlidir. Dans etmeyi, müziği, özellikle piyano çalmayı çok severler. Eğitime önem veren Mormonlar Utah eyaletinde Bringam Young Üniversitesini kurmuşlardır. İnanışlarına göre Brigham Young, 20'nci yüzyılın başlarında yaşamış Mormon peygamberidir. Mormonların birçoğu iki yada üç dil bilmektedir. Dil öğrenmeye bu denli önem vermelerinin bir diğer sebebi ise misyonerlik faaliyetleridir. 18 yaşına gelen Mormon gençleri dünyanın birçok noktasına dinlerini anlatmak için gönderilmektedir. Türkiye'de de İsa Mesih'in Son Zaman Azizler Kilisesi Derneği adı altında faaliyetlerini yürütmektedirler. Türkiye'deki Mormon dinine inananların sayısının 1000-2000 civarı olduğu düşünülmektedir.
Bedenlerini öldükten sonra Tanrı'ya geri vereceklerine inanan Mormonlar, sağlıklarına çok fazla önem göstermektedir. Çay ve kahve başta olmak üzere kafein,kola, nikotin ve alkol içeren içeceklerden uzak durmaktadırlar. Yine İsa Mesih'in kendilerine verdikleri rahiplik yetkisiyle, ağır hastaların iyileştirilebileceğine inanılır. Tanrı'nın insanları her an cezalandırabileceği inanan Mormonlar, böyle bir felakete hazırlıklı olabilmek için gıda stokları yaparlar. Pazar günü kutsal sayıldığından kiliselerde ailecek toplanıp ilahiler okurlar. Ayrıca, aile ilişkilerini kuvvetlendirmek için, ailecek pazartesi akşamları evde, cuma akşamları dışarda vakit geçirirler.
Mormonlarda evlilik müessesi kutsal sayılmıştır. 18 yaşını geçen Mormon gençleri evliliğe yönlendirilir. Evlilikleri Utah'ta bulunan büyük Mormon Kilisesi'nde gerçekleştirilir. Amerika'daki boşanma oranlarının yüksekliğinin aksine, bu oran Mormonlarda çok azdır. Çünkü boşanmak için yasal yolların dışında Mormon kilisesinin onayı gereklidir ve bu kiliseler boşanmanın engellenmesi için birçok zorluk çıkarmaktadır. Yine, boşanmaların engellenmesi için aile danışmanlık sistemleri kurulmuştur. Çok çocuk sahibi olmak dinlerinin bir gereğidir. Evlilik öncesi cinsel ilişki kesinlikle yasaktır. Çok çocuk sahibi olmaları nüfuslarının hızla artmasına sebep olmuştur. Bu açıdan bir strateji olarak değerlendirilebilir.
Mormon inancındaki en büyük tartışma konusu, çok eşliliktir. İsa Mesih'in birden fazla eşi olduğu için, bunu kendilerine hak görmektedirler. Ayrıca, cemaatin ilk kurulduğu dönemlerde inanların sayısını arttırmak için çok evliliği teşvik ettikleri belirtilir. Rivayetlerde; Mormon Dininin kurucusu Joseph Smith'in 40 tane, yine Mormon peygamberlerinden biri olan ve adına üniversite kurulan Brigham Young'ın 27 tane eşi olduğu ve her akşam bütün eşlerini toplayarak ibadet ettiği belirtilir. Diğer taraftan modern Mormonlar bu görüşe karşı çıkarlar ve 1890 yılında Federasyona katılmak için çok eşliliğin kilise tarafından yasaklandığını belirtirler.
Ancak, günümüzde kısıtlı da olsa, Centennial Park'ta yoğunlaşan Fundamentalist (gelenekçi) Mormonlar, çok eşliliği dinlerinin bir emri olarak görmekte ve bu teamülü yaşatmaktadır. Öyle ki; Canyonlands Milli Parkı'nda yaşayan ve 2002 yılında 92 yaşında hayatını kaybeden Mormonların lideri baba Rulon Jeffs'in, 75 eşi olduğu belirtilmektedir. Cennete giden yolda çok eşlilik ve çok çocuk sahibi olmak bir basamak olarak görülmektedir. Çok eşli bir aileden gelen Mormonlar için 4-5 kadınla evlilik yapılması doğal karşılanmaktadır. Çok eşlilik konusu bir zorunluluk olmaktan ziyade, kişilerin isteğine bağlıdır.
Hristiyan temelli olan Mormon Dini, bugün sayıları 15 milyonu bulan taraftarlarıyla hristiyanlığın yeniden yorumlanmış halidir. Semavi...
ÇOK EŞLİ HRİSTİYAN TOPLULUK: MORMONLAR
Hristiyan temelli olan
Mormon Dini, bugün sayıları 15 milyonu bulan taraftarlarıyla hristiyanlığın
yeniden yorumlanmış halidir. Semavi dinlerin bünyesinden çıkan diğer tarikat ve
mezheplerden farklı olarak kendine ait yeni bir peygamberi ve kitabı vardır.
Çoğunlukla ABD'in Utah eyaletinde yaşayan Mormonlar, farklı yaşayış biçimleri
ve ritüelleriyle dikkat çekmektedir. Çok eşliliği ve çocuk
sahibi olmayı inanışlarının bir emri olarak gören Mormonlar, kutsal görev
olarak üstlendikleri misyonerlik faaliyetleriyle sayılarını gün geçtikçe
arttırmaktadır. Özellikle yurtdışına gittiğinizde ya da orada yaşadığınızda
size elinde kutsal kitabıyla bu dine davet eden bir Mormonla
karşılaşabilirsiniz. Birçok açıdan farklı adetleri ve teamülleri olan
Mormonları yakından tanıyalım...
Mormonluğun kurucu ve peygamberi Joseph Smith'dir.
Rivayete göre; 1820 yıllarının Amerikasında henüz 14 yaşında olan Joseph
ağaçlık bir bölgede dolaşırken, Tanrı ve Hz.İsa ile karşılaşmış ve onlarla
konuşmuştur. Bu konuşmada; Amerika kıtasında yazılan ve toprağa gömülen bazı
Altın levhalarla ilgili bilgi verilmiş ve onları bulması istenmiştir. Daha
sonra bu levhaları bulan Joseph, kendi deyimiyle Tanrı'nın bahşettiği güç
sayesinde kısa sürede kendi diline çevirmiştir. 3 ayda yazılan ve 584 sayfa
olan bu kitap günümüzde Mormon kitabı olarak bilinmektedir.Bu kitabın Tevrat ve
İncilin devamı olduğuna inanılmaktadır. Günümüzde bu levhaların Utah Eyaletinde
koruma altında olduğu belirtilmektedir.
Kitap yazıldıktan sonra Smith 1830 yılında peygamberliğini ilan etmiş ve kendilerini Son Zaman Azizleri olarak nitelendirmiştir. Sayıları gün geçtikçe artan Mormonlar büyük bir tehlike olarak görülmüştür. 1844 yılında meydana gelen bir halk ayaklanmasında, Joseph Smith ve yardımcıları bulunduğu evde yakılarak öldürülmüştür. Üzerlerindeki baskılar artan Mormonlar, günümüzde etkin olarak yaşadıkları ve nüfusun %80'ini oluşturdukları Utah eyaletine göç etmek zorunda kalmışlardır. İnanışlarına göre, Joseph Smith, kıyametten önceki son dönemin ilk peygamberidir ve peygamberler gelmeye devam etmektedir. Bugünkü peygamberlerinin ismi Thomas S. Monson'dur ve yılda iki kez -Nisan ve Ekim aylarında- düzenli olarak tüm müritlerine sohbet vermektedir.
Mormon Dini ve Hristiyanlıktan Farklı Olan İnanışları
Mormonlar, Baba-Oğul ve Kutsal Ruh'dan oluşan üçlü birlik anlayışı yerine, hepsini ayrı birer varlık olduğuna inanırlar. İsa Mesih Tanrı'nın oğludur. Tanrıyla sürekli iletişim halinde olduklarına inanan Mormonlar, günümüzde de peygamber ve havarislerin gelebileceği fikrini benimsemiştir. Amaçları yaşayan peygamberler vasıtasıyla değiştirilmiş ve tahribata uğramış olan İncili ve Tevratı düzeltip yeniden şekillendirmektir.
Gelenekselci Mormonlar, Tanrının insan gibi etten kemikten olduğunu iddia ederler. Bu görüşe karşı çıkan Mormonlar da vardır.İnsanların dünyadaki yaşayışlarına göre öldükten sonra cennet ya da cehenneme gideceğine inanılır. İsa Mesih'in tekrar yeryüzüne inmesiyle, inananların yeni bedenlerine kavuşacaklarını savunurlar. Kendi içlerindeki bir diğer çelişki de, her insanın inancının seviyesine göre Tanrılaşabileceğine inanmalarıdır. Yine Mormon inancında vahiy almak için peygamber olmanıza gerek yoktur. Düzgün ve kitaplarına uygun olarak yaşayan bireylerin kişisel vahiy adı altında Tanrı ile iletişim kurabileceğine inanılır. Siyahi insanların Tanrı tarafından lanetlendiği düşündükleri için, uzun süre Mormon olmaları engellenmiş ancak 1978 yılında kendi deyimleriyle gelen vahiye istineden kilisenin onayı ile bu yasak kaldırılmıştır.
Kitap yazıldıktan sonra Smith 1830 yılında peygamberliğini ilan etmiş ve kendilerini Son Zaman Azizleri olarak nitelendirmiştir. Sayıları gün geçtikçe artan Mormonlar büyük bir tehlike olarak görülmüştür. 1844 yılında meydana gelen bir halk ayaklanmasında, Joseph Smith ve yardımcıları bulunduğu evde yakılarak öldürülmüştür. Üzerlerindeki baskılar artan Mormonlar, günümüzde etkin olarak yaşadıkları ve nüfusun %80'ini oluşturdukları Utah eyaletine göç etmek zorunda kalmışlardır. İnanışlarına göre, Joseph Smith, kıyametten önceki son dönemin ilk peygamberidir ve peygamberler gelmeye devam etmektedir. Bugünkü peygamberlerinin ismi Thomas S. Monson'dur ve yılda iki kez -Nisan ve Ekim aylarında- düzenli olarak tüm müritlerine sohbet vermektedir.
Mormonlar, Baba-Oğul ve Kutsal Ruh'dan oluşan üçlü birlik anlayışı yerine, hepsini ayrı birer varlık olduğuna inanırlar. İsa Mesih Tanrı'nın oğludur. Tanrıyla sürekli iletişim halinde olduklarına inanan Mormonlar, günümüzde de peygamber ve havarislerin gelebileceği fikrini benimsemiştir. Amaçları yaşayan peygamberler vasıtasıyla değiştirilmiş ve tahribata uğramış olan İncili ve Tevratı düzeltip yeniden şekillendirmektir.
Gelenekselci Mormonlar, Tanrının insan gibi etten kemikten olduğunu iddia ederler. Bu görüşe karşı çıkan Mormonlar da vardır.İnsanların dünyadaki yaşayışlarına göre öldükten sonra cennet ya da cehenneme gideceğine inanılır. İsa Mesih'in tekrar yeryüzüne inmesiyle, inananların yeni bedenlerine kavuşacaklarını savunurlar. Kendi içlerindeki bir diğer çelişki de, her insanın inancının seviyesine göre Tanrılaşabileceğine inanmalarıdır. Yine Mormon inancında vahiy almak için peygamber olmanıza gerek yoktur. Düzgün ve kitaplarına uygun olarak yaşayan bireylerin kişisel vahiy adı altında Tanrı ile iletişim kurabileceğine inanılır. Siyahi insanların Tanrı tarafından lanetlendiği düşündükleri için, uzun süre Mormon olmaları engellenmiş ancak 1978 yılında kendi deyimleriyle gelen vahiye istineden kilisenin onayı ile bu yasak kaldırılmıştır.
Mormon inancının 4 temel ilkesi bulunmaktadır. Bunlardan birincisi Tanrı'ya iman, ikincisi tövbe, üçüncüsü günahlarından arınmak için yaptıkları vaftiz ve dördüncüsü kutsal ruh armağanı için ellerinin baş üstüne konulmasıdır. Doğuştan yapılan vaftizin aksine, çocuklarını 8 yaşında vaftiz ederler. İsrailoğullarının tekrar toplanacağına ve kutsal topraklarda (Yeni Kudüs olarak değerlendirdikleri Amerika Kıtası) biraraya geleceğine, İsa Mesih'in yeryüzüne inmesiyle dünyanın bir cennete dönüşeceğine ve yenileneceğine inanırlar. Mormon olmayanların kiliselerine girmeleri serbest iken, tapınaklarına girmek için Mormon olmak şarttır. Mormon kiliseleri, resim ve heykellerin bulunmaması sebebiyle diğer Hristiyan kiliselerinden farklıdır. Bugün Türkiye Kapadokya'da bulunan kiliseler Mormonlar tarafından kutsal sayılmakta ve her sene düzenli olarak ziyaret edilmektedir.
Mormonların Hayat Tarzları ve Çok Eşlilik
Günümüzde büyük çoğunluğu Utah eyaletinde yaşayan Mormonlar, Amerika'da yaşayan diğer bir hristiyan grup olan Amişlerin aksine, daha sosyal bir yaşam tarzını benimsemişlerdir. Bilim ve sanat onlar için değerlidir. Dans etmeyi, müziği, özellikle piyano çalmayı çok severler. Eğitime önem veren Mormonlar Utah eyaletinde Bringam Young Üniversitesini kurmuşlardır. İnanışlarına göre Brigham Young, 20'nci yüzyılın başlarında yaşamış Mormon peygamberidir. Mormonların birçoğu iki yada üç dil bilmektedir. Dil öğrenmeye bu denli önem vermelerinin bir diğer sebebi ise misyonerlik faaliyetleridir. 18 yaşına gelen Mormon gençleri dünyanın birçok noktasına dinlerini anlatmak için gönderilmektedir. Türkiye'de de İsa Mesih'in Son Zaman Azizler Kilisesi Derneği adı altında faaliyetlerini yürütmektedirler. Türkiye'deki Mormon dinine inananların sayısının 1000-2000 civarı olduğu düşünülmektedir.
Bedenlerini öldükten sonra Tanrı'ya geri vereceklerine inanan Mormonlar, sağlıklarına çok fazla önem göstermektedir. Çay ve kahve başta olmak üzere kafein,kola, nikotin ve alkol içeren içeceklerden uzak durmaktadırlar. Yine İsa Mesih'in kendilerine verdikleri rahiplik yetkisiyle, ağır hastaların iyileştirilebileceğine inanılır. Tanrı'nın insanları her an cezalandırabileceği inanan Mormonlar, böyle bir felakete hazırlıklı olabilmek için gıda stokları yaparlar. Pazar günü kutsal sayıldığından kiliselerde ailecek toplanıp ilahiler okurlar. Ayrıca, aile ilişkilerini kuvvetlendirmek için, ailecek pazartesi akşamları evde, cuma akşamları dışarda vakit geçirirler.
Aynı gün evlenen 5 mormon kızkardeş |
Mormonlarda evlilik müessesi kutsal sayılmıştır. 18 yaşını geçen Mormon gençleri evliliğe yönlendirilir. Evlilikleri Utah'ta bulunan büyük Mormon Kilisesi'nde gerçekleştirilir. Amerika'daki boşanma oranlarının yüksekliğinin aksine, bu oran Mormonlarda çok azdır. Çünkü boşanmak için yasal yolların dışında Mormon kilisesinin onayı gereklidir ve bu kiliseler boşanmanın engellenmesi için birçok zorluk çıkarmaktadır. Yine, boşanmaların engellenmesi için aile danışmanlık sistemleri kurulmuştur. Çok çocuk sahibi olmak dinlerinin bir gereğidir. Evlilik öncesi cinsel ilişki kesinlikle yasaktır. Çok çocuk sahibi olmaları nüfuslarının hızla artmasına sebep olmuştur. Bu açıdan bir strateji olarak değerlendirilebilir.
Bringham Young'ın eşleri |
Mormon inancındaki en büyük tartışma konusu, çok eşliliktir. İsa Mesih'in birden fazla eşi olduğu için, bunu kendilerine hak görmektedirler. Ayrıca, cemaatin ilk kurulduğu dönemlerde inanların sayısını arttırmak için çok evliliği teşvik ettikleri belirtilir. Rivayetlerde; Mormon Dininin kurucusu Joseph Smith'in 40 tane, yine Mormon peygamberlerinden biri olan ve adına üniversite kurulan Brigham Young'ın 27 tane eşi olduğu ve her akşam bütün eşlerini toplayarak ibadet ettiği belirtilir. Diğer taraftan modern Mormonlar bu görüşe karşı çıkarlar ve 1890 yılında Federasyona katılmak için çok eşliliğin kilise tarafından yasaklandığını belirtirler.
Ancak, günümüzde kısıtlı da olsa, Centennial Park'ta yoğunlaşan Fundamentalist (gelenekçi) Mormonlar, çok eşliliği dinlerinin bir emri olarak görmekte ve bu teamülü yaşatmaktadır. Öyle ki; Canyonlands Milli Parkı'nda yaşayan ve 2002 yılında 92 yaşında hayatını kaybeden Mormonların lideri baba Rulon Jeffs'in, 75 eşi olduğu belirtilmektedir. Cennete giden yolda çok eşlilik ve çok çocuk sahibi olmak bir basamak olarak görülmektedir. Çok eşli bir aileden gelen Mormonlar için 4-5 kadınla evlilik yapılması doğal karşılanmaktadır. Çok eşlilik konusu bir zorunluluk olmaktan ziyade, kişilerin isteğine bağlıdır.
3/17/2019
Bu öğretide 'Gezegensel Rüya' kavramı çok önemli bir yere sahiptir. Rüya bildiğimizin aksine sadece uyurken değil, uyanıkken de gürdüğümüz süreçlerin bütünüdür. Bireyler, kendilerine empoze edilen inanç ve davranış biçimlerine uygun olarak koşullu bir zihin yapısıyla bu rüyaları görmeye devam ederler. Bizden öncekilerinde bu şekilde inandığı ve bizlere miras bıraktığı bütün inanç ve fikirler Gezegenin Rüyasını oluşturmaktadır. Bu dar kalıplar doğrultusunda biçimlenen hayatlarımız, yani rüyalarımız birleşerek Gezegensel Rüyayı meydana getirmektedir.
Bu fikir ve inanışlar insanın doğumu ile başlar ve tüm hayatı boyunca devam eder. Konuştuğumuz dil, inandığımız din, uymamız gereken toplumsal kurallar hatta bize verilen isimlerimiz; üzerinde tartışılmayan ve sorgulanmayan Gezegensel Rüyanın Anlaşmalarıdır. İnsan tüm bu anlaşmalara sadık olarak yaşasa bile, yine de zihninin yarattığı aykırı sesleri susturamaz ve içsel tatmini yaşayamaz. Don Miguel Ruiz zihnimizde depoladığımız inançların %95'inin yalan olduğunu ve bu yüzden acı çektiğimizi savunur. İşte bu noktada Ruiz kitlesel gezegensel rüyadan uyanmak için 4 Anlaşmayı kabul etmemiz ve benimsememiz gerektiğini savunur. Ancak bunu yaptığımız takdirde, kendimize ait 'Bireysel Cennet Rüyası'na ulaşabileceğimizi iddia eder.
1'inci Anlaşma: Kullandığınız Sözcükleri Özenle Seçin: Sözler sizin yaratma gücünüzdür. Herşeyi sözlerle gerçek kılarsınız. Kendi gerçekliğimizi ortaya çıkarırken sözcüklere ihtiyaç duyarız. Sözcükleri kötüye kullandığınız takdirde, kendi cehenneminizi yaratmış olursunuz. İnsanlar konuşurken hem kendine hem de karşısındakine büyü yaptığının farkında değildir. Miguel Ruiz'in bu konuda verdiği örnek çarpıcıdır. Bir arkadaşınıza rastladığınızda ve ona ilk olarak yüzünün renginin kanserli hastalara benzediğini belirttiğinizde, arkadaşınız buna inanırsa söylediğiniz sözcüklerle bir anlaşma yapmış olur. Bu anlaşmayı benimsediği takdirde, kısa bir sürede hastalanabilir hatta ölebilir. Sözcüklerle yaptığı anlaşmadan sonra zihin bunu gerçekleştirmeye çalışacaktır. Yani zihin sözcükleri gerçekliğiniz yapar. Nasıl yaşamak istiyorsak ona yönelik cümleler kullanmak başarıyı arttıracaktır. Birinci Anlaşmayı sağlayarak; bireysel özgürlüğe, büyük başarılara ve bolluk bilincine ulaşabiliriz.
2'nci Anlaşma: Hiçbir Şeyi Kişisel Algılamayın: İnsanların söyledikleri ve yaptıkları şeyler, dile getirdikleri fikirler kendi zihinlerinde yaptıkları anlaşmalar doğrultusundadır. Biri size 'sen ne yaparsan yap başaramazsın' dese bile bunu kişisel algılamamak gerekir. Bu sadece o kişinin duygu ve düşüncelerinin bir sonucudur. Eğer bu zehri kabul ederseniz onu size ait kılarsınız. Kendimize ait yargı ve inançlarımızın birçoğu çevremizdekilerin söylediklerine ve yönlendirmelerine göre şekillenmektedir.
Kendi rüyalarını yaşayan bireyler bu süreçte sizinle karşılaştıklarında o anki algı durumu, duygusal yoğunluğuna göre sizinle ilgili bir dizi duygu ve eylem gerçekleştirirler. Çoğu zaman bu tepkileri kişisel algılayıp kabul etmekteyiz. İnsanlar duygusal çöplüklerini dökebilecekleri alanlar ararlar. Eğer bir hakareti kişisel algılayıp tepki verirseniz, negatif olan duygusal çöplüklerini dökmelerine izin vermiş olursunuz. Bu durum oluşan negatifliği bünyenize almanıza sebep olur. Yapılması gereken, herkesin rüyasına saygı duyup, kişisel algılardan arınmak ve önemsememektir. Kendimize karşı gelen tepkileri nasıl kişisel algılamıyorsak, karşımızdakini de yargılayıp kalıplara sokmamamız gerekir. Herkesin bakış açısı kendisini anlatır. Bir kişi size kızgınlık gösteriyorsa, bilin ki o kişi kendisine kızgındır. Diğer taraftan sizin harika olduğunuzu söyleyenlere de kulak asmamalısınız. Önemli olan sizin harika olduğunuzu kendinizin bilmesidir.
3'üncü Anlaşma: Varsayımda Bulunmayın: Varsayımda bulunmamızın sıkıntısı, varsayımlarımızın gerçek olduğuna inanmamızdır. Sürekli başkaları hakkında varsayımlarda bulunuruz. Gerçeği duymaya cesaret edemediğimizde ya da açıklamak istemekten korktuğumuzda varsayımlara sarılırız. Böylece varsayımlarımızı savunarak, başkalarını yanlış yada hatalı çıkarmaya çalışırız. Bu açıdan baktığımızda hayal kırıklıklarımızın ardında beklentilerimiz yatar. Beklentiler ise, karşımızdaki kişinin bizim isteklerimizden haberdar olduğu varsayımından ortaya çıkar. Ancak isteklerimiz gerçekleşmediği takdirde, kırılır ve üzülürüz. Bu üzüntünün etkisiyle negatif varsayımlarda bulunmaya devam ederiz. Bu varsayımlar arttıkça bizi örümcek ağı gibi sarar. Bundan kurtulmanın en iyi yolu ise varsayımlarda bulunmaktan çok, soru sorma cesaretine sahip olmaktır. En çok ortaya çıkan yanılgı, sevildiğimiz kişilerin, beklentilerimiz noktasında herşeyi bilmeleri gerektiğine inanmamızdır. Ancak iletişim kurduğumuz insanlar açısından düşündüğümüz kadar açık ve anlaşılır değiliz. Başkalarının bizim gibi düşündüğünü, hissettiğini ve yargıladığını varsayarız. Bu sürece kendimizi kaptırdığımızda negatif varsayımlarımız sürekli birbirini tetikler. Bu sebeple soru sormaktan korkmamalı, sürekli varsayımlarda bulunmak yerine açık ve anlaşılır olmalıyız.
4'üncü Anlaşma: Daima Yapabildiğinin En İyisini Yap: Dördüncü anlaşma ilk üç anlaşmanın aksiyonudur. Yapabildiğinizin en iyisini yapmakla, yaşamı dolu dolu ve yoğun yaşarsınız. Böylece kendinizi ailenize ve topluma en iyi şekilde verirsiniz. Yaptığınızın daima en iyisini gerçekleştirdiğinizde harekete geçersiniz. Her eylemi, her hareketi zevk aldığınız için yaparsınız. En iyisini yapmak deyiminin doğru anlaşılması şarttır. En iyisini yapmak, hayattan zevk almayacak kadar kendini ve bedenini yormak anlamına gelmez. En iyisini yapmak kendini tamamen o işe vermek ve bundan keyif almaktır. Saatlerce verimsiz çalışmaktansa, bir saat verimli çalışmak en iyisini yapmak deyimine daha yakındır. Tüm bu eylemleri herhangi bir ödül, terfi ve maddi kazanç beklemeden yapmak gereklidir. Ne iş yaptığınızın bir önemi yoktur, sadece en iyisini yaptığınızı bilmek önemlidir. Miguel Ruiz'e göre beklenti olmadığında ödül fazlasıyla gelir. Kişiyi özgür kılan şey içinde pişmanlık taşımamasıdır. Zihninizde biriken her keşke sizi zincirler. Bu sebeple beklenti içine girmeden, zevk alarak ve kendini vererek en iyisini yapmak bizi fazlasıyla başarılı kılacaktır.
Meksikalı yazar Don Miguel Ruiz; 'Bu dört anlaşmayı hayata geçirdiğinizde, cehennemde yaşamanız olanaksızdır' der. Kişisel cennetinizi kurma yolunda elinizden geldiğince bu dört anlaşmaya sadık olmamız gerektiğini savunur. Her ne kadar basit gibi gözükse de; egoların, beklentilerin, tahammülsüzlüklerin uçlarda olduğu günümüzde anlaşmalara uygun davranmak kolay değildir. Ancak yine de, hayatımızda farklılık yaratmak, kendi benliğimizi keşfetmek, ruhumuzu tanımak ve zihnimizi yönetmek noktasında dört anlaşmayı rehber edinmek ve elimizden geldiğince yaşam tarzı olarak benimsemek bizi daha mutlu ve başarılı yapacaktır.
1.https://gizliilimler.tr.gg/Toltekler.htm
2. Dört Anlaşma:Hayatınızı dönüştürün, Mistik yol, https://www.youtube.com/watch?v=2DH6V9GbdBY
"Biz Toltekler ağaca baktığımızda onu dinler ve ondan çok şey öğreniriz, Siz beyazlar, ağaçtan ne kadar kereste ve k â r elde edebile...
TOLTEK BİLGELİĞİ VE 4 ANLAŞMA
"Biz Toltekler ağaca baktığımızda onu dinler ve
ondan çok şey öğreniriz, Siz beyazlar, ağaçtan ne kadar kereste ve kâr elde edebileceğinizi
hesaplarsınız."
Toltekler, Meksika'daki Aztekler öncesi üç
medeniyetten ( Olmekler, Toltekler, Mayalar) biri olarak bilinmektedir.
Onları diğer toplumlardan ayıran en önemli özellik, sadece çağının değil
insanlık tarihinin en hümanist ve bilge toplumu olarak kabul edilmeleridir.
Toltek bilgeliğinin dünyaca tanınmasında önemli bir pay sahibi olan ünlü
Meksikalı yazar Don Miguel Ruiz onları sanatçılar ve spiritüel bilimciler
topluluğu olarak belirtmektedir. Mimarlıkta çok gelişmiş olan Tolteklerde,
bilgelik, adalet ve hoşgörü el temel değerlerdir. Bugün hayatın amacını
arayan ve ruhunun inceliklerini keşfetmek isteyen bir çok insan, bu toplumun
öğretilerini kendinlerine rehber edinmiştir. Gelin, doğaya sonsuz
saygı besleyen ve savaşlarda düşmanları ölmesin diye tahta kılıçlar kullanan bu
toplumu ve hayatınıza yön verecek 4 anlaşmayı ana hatlarıyla tanıyalım.
Toltek kelimesi Nahuatl
dilinde inşaatçı üstadı anlamına gelir. Tolteklerin ne zaman yaşadıkları
konusu net olmasa da genellikle 3300 yıl önce yaşadıkları varsayımı kabul
görür. Bir rivayete göre; teknoloji ve medeniyette zamanın en ileri topluluğu
olan Tolteklerin gelişmişliğin simgesi olan kayıp kıta 'Mu''dan geldiğine
inanılır. Başkentleri olan Tula bugün itibariyle Meksika topraklarında yer alsa
da, Toltek sembolleri ile ilgili ortaya çıkan eserlerin birçoğuna Kostarika'da
ulaşılmıştır. Bu durum Tolteklerin Orta Amerika'da geniş bir alana yayıldığının
göstergesidir. Şuan Toltek soyundan gelenler kendilerini 'Wirraki' olarak
isimlendirmekte ve bu dili kullanmaktadır. Kendilerinden sonra bölgeye hakim
olan Aztekler, gerek mimari yapılarına gerekse bilgeliği ve ruhun yüceliğini
esas alan yaşam tarzlarına hayran kalmışlardır. Tarihte nasıl yok oldukları ve
yaşadıkları şehirleri terkettikleri hususu büyük bir gizemdir.
Don Miguel Ruiz
Don Miguel Ruiz
Don Miguel Ruiz
Don Miguel Ruiz
Toltek Öğretisi hakkında bilgi verirken Don Miguel
Ruiz'den bahsetmek gerekir. Kendisi Toltek Bilgeliğini basit ve anlaşılır bir
dille anlatan Meksikalı yazardır. Kimi çevreler Don Miguel Ruiz'in Toltek
Kehanetlerini içinde bulunduğumuz çağa getirmekle görevli Eagle Knight soyundan
gelen bir Nagual (Toltek öğretisini anlatan öğretici, üstad) olduğunu
düşünmektedir. Ruiz iyileştirici bir anne ile Nagual bir büyükbaba tarafından
aile geleneğine uygun olarak iyileştirici ve öğretici olarak yetiştirmek
istenmiştir. Ancak ona modern yaşam daha çekici gelmiş ve Tıp fakültesine
giderek cerrah olmuştur. Ruiz için hayatının dönüm noktası geçirdiği bir trafik
kazasıyla başlamıştır. Ölmek üzere olan bedenini arabadan çıkarılırken seyreden
ve ardından çarpıcı ruhsal deneyimler yaşayan Ruiz, iyileştikten sonra kendini
Toltek yolunu araştırmaya adamıştır. Bunun sonucunda Toltek Bilgeliğini anlatan
ve bugün milyonların yaşamını değiştiren kitapları yazmıştır.(Toltek
Bilgeliğini öğrenmek isteyenler için bu sade ve anlaşılır kitapları okumak çok
önemlidir.)
Toltek Bilgeliği, Gezegensel Rüya ve 4 Anlaşma
Günümüzde Meksika Kızılderelilerince bu kadim öğreti
hala uygulanmakta ve gelecek nesillere aktarılmaktadır. Toltek, bilgelik
yolunda olan kadın ve erkek manasına gelmektedir. Birçok araştırmacıya göre;
Toltek Bilgeliği bir inanç sisteminden ziyade, bir yaşam tarzı veya sanatı
olarak görülmektedir. Doğayı ve insanı evrenin bir bütünü olarak kabul eder. Bu
bilgelikte; dinlemeyi bildiğiniz takdirde su, toprak, havadan, bitki ve
hayvanlardan birçok şey öğrenilebileceğini savunmaktadır. Doğayı yok etmenin
kendilerini de yok edeceğine inanırlar. Bu yüzden ülkelerini istila eden
insanların sadece doğayı yarar sağlamak için kullanmalarını engellemeye
çalışmışlardır. Bu öğretide 'Gezegensel Rüya' kavramı çok önemli bir yere sahiptir. Rüya bildiğimizin aksine sadece uyurken değil, uyanıkken de gürdüğümüz süreçlerin bütünüdür. Bireyler, kendilerine empoze edilen inanç ve davranış biçimlerine uygun olarak koşullu bir zihin yapısıyla bu rüyaları görmeye devam ederler. Bizden öncekilerinde bu şekilde inandığı ve bizlere miras bıraktığı bütün inanç ve fikirler Gezegenin Rüyasını oluşturmaktadır. Bu dar kalıplar doğrultusunda biçimlenen hayatlarımız, yani rüyalarımız birleşerek Gezegensel Rüyayı meydana getirmektedir.
Bu fikir ve inanışlar insanın doğumu ile başlar ve tüm hayatı boyunca devam eder. Konuştuğumuz dil, inandığımız din, uymamız gereken toplumsal kurallar hatta bize verilen isimlerimiz; üzerinde tartışılmayan ve sorgulanmayan Gezegensel Rüyanın Anlaşmalarıdır. İnsan tüm bu anlaşmalara sadık olarak yaşasa bile, yine de zihninin yarattığı aykırı sesleri susturamaz ve içsel tatmini yaşayamaz. Don Miguel Ruiz zihnimizde depoladığımız inançların %95'inin yalan olduğunu ve bu yüzden acı çektiğimizi savunur. İşte bu noktada Ruiz kitlesel gezegensel rüyadan uyanmak için 4 Anlaşmayı kabul etmemiz ve benimsememiz gerektiğini savunur. Ancak bunu yaptığımız takdirde, kendimize ait 'Bireysel Cennet Rüyası'na ulaşabileceğimizi iddia eder.
1'inci Anlaşma: Kullandığınız Sözcükleri Özenle Seçin: Sözler sizin yaratma gücünüzdür. Herşeyi sözlerle gerçek kılarsınız. Kendi gerçekliğimizi ortaya çıkarırken sözcüklere ihtiyaç duyarız. Sözcükleri kötüye kullandığınız takdirde, kendi cehenneminizi yaratmış olursunuz. İnsanlar konuşurken hem kendine hem de karşısındakine büyü yaptığının farkında değildir. Miguel Ruiz'in bu konuda verdiği örnek çarpıcıdır. Bir arkadaşınıza rastladığınızda ve ona ilk olarak yüzünün renginin kanserli hastalara benzediğini belirttiğinizde, arkadaşınız buna inanırsa söylediğiniz sözcüklerle bir anlaşma yapmış olur. Bu anlaşmayı benimsediği takdirde, kısa bir sürede hastalanabilir hatta ölebilir. Sözcüklerle yaptığı anlaşmadan sonra zihin bunu gerçekleştirmeye çalışacaktır. Yani zihin sözcükleri gerçekliğiniz yapar. Nasıl yaşamak istiyorsak ona yönelik cümleler kullanmak başarıyı arttıracaktır. Birinci Anlaşmayı sağlayarak; bireysel özgürlüğe, büyük başarılara ve bolluk bilincine ulaşabiliriz.
2'nci Anlaşma: Hiçbir Şeyi Kişisel Algılamayın: İnsanların söyledikleri ve yaptıkları şeyler, dile getirdikleri fikirler kendi zihinlerinde yaptıkları anlaşmalar doğrultusundadır. Biri size 'sen ne yaparsan yap başaramazsın' dese bile bunu kişisel algılamamak gerekir. Bu sadece o kişinin duygu ve düşüncelerinin bir sonucudur. Eğer bu zehri kabul ederseniz onu size ait kılarsınız. Kendimize ait yargı ve inançlarımızın birçoğu çevremizdekilerin söylediklerine ve yönlendirmelerine göre şekillenmektedir.
Kendi rüyalarını yaşayan bireyler bu süreçte sizinle karşılaştıklarında o anki algı durumu, duygusal yoğunluğuna göre sizinle ilgili bir dizi duygu ve eylem gerçekleştirirler. Çoğu zaman bu tepkileri kişisel algılayıp kabul etmekteyiz. İnsanlar duygusal çöplüklerini dökebilecekleri alanlar ararlar. Eğer bir hakareti kişisel algılayıp tepki verirseniz, negatif olan duygusal çöplüklerini dökmelerine izin vermiş olursunuz. Bu durum oluşan negatifliği bünyenize almanıza sebep olur. Yapılması gereken, herkesin rüyasına saygı duyup, kişisel algılardan arınmak ve önemsememektir. Kendimize karşı gelen tepkileri nasıl kişisel algılamıyorsak, karşımızdakini de yargılayıp kalıplara sokmamamız gerekir. Herkesin bakış açısı kendisini anlatır. Bir kişi size kızgınlık gösteriyorsa, bilin ki o kişi kendisine kızgındır. Diğer taraftan sizin harika olduğunuzu söyleyenlere de kulak asmamalısınız. Önemli olan sizin harika olduğunuzu kendinizin bilmesidir.
3'üncü Anlaşma: Varsayımda Bulunmayın: Varsayımda bulunmamızın sıkıntısı, varsayımlarımızın gerçek olduğuna inanmamızdır. Sürekli başkaları hakkında varsayımlarda bulunuruz. Gerçeği duymaya cesaret edemediğimizde ya da açıklamak istemekten korktuğumuzda varsayımlara sarılırız. Böylece varsayımlarımızı savunarak, başkalarını yanlış yada hatalı çıkarmaya çalışırız. Bu açıdan baktığımızda hayal kırıklıklarımızın ardında beklentilerimiz yatar. Beklentiler ise, karşımızdaki kişinin bizim isteklerimizden haberdar olduğu varsayımından ortaya çıkar. Ancak isteklerimiz gerçekleşmediği takdirde, kırılır ve üzülürüz. Bu üzüntünün etkisiyle negatif varsayımlarda bulunmaya devam ederiz. Bu varsayımlar arttıkça bizi örümcek ağı gibi sarar. Bundan kurtulmanın en iyi yolu ise varsayımlarda bulunmaktan çok, soru sorma cesaretine sahip olmaktır. En çok ortaya çıkan yanılgı, sevildiğimiz kişilerin, beklentilerimiz noktasında herşeyi bilmeleri gerektiğine inanmamızdır. Ancak iletişim kurduğumuz insanlar açısından düşündüğümüz kadar açık ve anlaşılır değiliz. Başkalarının bizim gibi düşündüğünü, hissettiğini ve yargıladığını varsayarız. Bu sürece kendimizi kaptırdığımızda negatif varsayımlarımız sürekli birbirini tetikler. Bu sebeple soru sormaktan korkmamalı, sürekli varsayımlarda bulunmak yerine açık ve anlaşılır olmalıyız.
4'üncü Anlaşma: Daima Yapabildiğinin En İyisini Yap: Dördüncü anlaşma ilk üç anlaşmanın aksiyonudur. Yapabildiğinizin en iyisini yapmakla, yaşamı dolu dolu ve yoğun yaşarsınız. Böylece kendinizi ailenize ve topluma en iyi şekilde verirsiniz. Yaptığınızın daima en iyisini gerçekleştirdiğinizde harekete geçersiniz. Her eylemi, her hareketi zevk aldığınız için yaparsınız. En iyisini yapmak deyiminin doğru anlaşılması şarttır. En iyisini yapmak, hayattan zevk almayacak kadar kendini ve bedenini yormak anlamına gelmez. En iyisini yapmak kendini tamamen o işe vermek ve bundan keyif almaktır. Saatlerce verimsiz çalışmaktansa, bir saat verimli çalışmak en iyisini yapmak deyimine daha yakındır. Tüm bu eylemleri herhangi bir ödül, terfi ve maddi kazanç beklemeden yapmak gereklidir. Ne iş yaptığınızın bir önemi yoktur, sadece en iyisini yaptığınızı bilmek önemlidir. Miguel Ruiz'e göre beklenti olmadığında ödül fazlasıyla gelir. Kişiyi özgür kılan şey içinde pişmanlık taşımamasıdır. Zihninizde biriken her keşke sizi zincirler. Bu sebeple beklenti içine girmeden, zevk alarak ve kendini vererek en iyisini yapmak bizi fazlasıyla başarılı kılacaktır.
Meksikalı yazar Don Miguel Ruiz; 'Bu dört anlaşmayı hayata geçirdiğinizde, cehennemde yaşamanız olanaksızdır' der. Kişisel cennetinizi kurma yolunda elinizden geldiğince bu dört anlaşmaya sadık olmamız gerektiğini savunur. Her ne kadar basit gibi gözükse de; egoların, beklentilerin, tahammülsüzlüklerin uçlarda olduğu günümüzde anlaşmalara uygun davranmak kolay değildir. Ancak yine de, hayatımızda farklılık yaratmak, kendi benliğimizi keşfetmek, ruhumuzu tanımak ve zihnimizi yönetmek noktasında dört anlaşmayı rehber edinmek ve elimizden geldiğince yaşam tarzı olarak benimsemek bizi daha mutlu ve başarılı yapacaktır.
Kaynakça:
1.https://gizliilimler.tr.gg/Toltekler.htm
2. Dört Anlaşma:Hayatınızı dönüştürün, Mistik yol, https://www.youtube.com/watch?v=2DH6V9GbdBY
3/12/2019
Birçoğumuzun sadece evreka diyerek hamamdan çıplak olarak fırladığı ve suyun kaldırma kuvvetini bulduğunu düşündüğümüz bilim ad...
DEHALIĞIN SİMGESİ ARŞİMET
Birçoğumuzun sadece evreka diyerek hamamdan çıplak olarak fırladığı ve
suyun kaldırma kuvvetini bulduğunu düşündüğümüz bilim adamı... Oysa Yunanlı
Arşimet gerek mekanik ve matematik, fizik ve mühendislik konularında yaptığı
çalışmalar, gerek o dönemin şartlarında ortaya koyduğu icatlar ile bilimin ve
teknolojinin gelişmesine büyük katkı sağlayan kıymetli bir bilim adamıdır.
Savaşların yoğun olarak yaşandığı bu süreçte, Sicilya adasında bulunan Sirakuza
şehir devletinde hüküm süren krallar birçok kez Büyük Roma İmparatorluğunun saldırıları
nasıl önleyebileceği konusunda Arşimet'in kapısını çalmıştır. İşte yeterli bir
kaldıraç kullanıldığında dünyayı yerinden oynatabileceğini iddia eden Arşimetin
hayranlık uyandıran icatları...
Babası tarafından eğitim alması için İskenderiye'deki Öklid Matematik
Okulu'na gönderilen Arşimet, eğitim aldığı süreçte sehirde yaşanan su
sıkıntısını farketmiş ve bunu üzerine kafa yormaya başlamıştır. Arşimet gölden
suyun etkin şekilde çekilebilmesi için burgu sistemini geliştirmiştir. Su, türbine
benzeyen bu helezonik burgu sisteminin oluşturduğu sıkıştırmaya paralel olarak
etkin bir şekilde aşağıdan yukarıya doğru pompalanmaya başlamıştır.O dönemde su
pompalamanın yanında bu sistem, uzun yolculuklarda hayati önem taşıyan,
gemilerde biriken suyun dışarı atılmasını sağlayan sintine pompalarında
kullanılmıştır.
Büyük bir kısmı deniz seviyesinin altında olan ve bunun su baskınlarına sebep olduğu Hollanda, denizden elde ettiği toprakların büyük kısmında Arşimet Burgusunu kullanmıştır. Yani Arşimed Burgusu, bir ülkenin kurulmasında etkin rol oynamıştır. Yine tıp alanında kalp krizi geçiren insanlara düzenli kan pompalanmasını sağlayan sistemde Arşimet Burgusu kullanılmaktadır. İlk su değirmenlerinden hidroelektrik santrallere kadar birçok sistemde, Arşimet Burgusu prensibinden yararlanılmıştır. Yunan matematik dehasının bu basit görünen icadı insanlık tarihinin en önemli buluşlarından biri olmuştur.
Büyük bir kısmı deniz seviyesinin altında olan ve bunun su baskınlarına sebep olduğu Hollanda, denizden elde ettiği toprakların büyük kısmında Arşimet Burgusunu kullanmıştır. Yani Arşimed Burgusu, bir ülkenin kurulmasında etkin rol oynamıştır. Yine tıp alanında kalp krizi geçiren insanlara düzenli kan pompalanmasını sağlayan sistemde Arşimet Burgusu kullanılmaktadır. İlk su değirmenlerinden hidroelektrik santrallere kadar birçok sistemde, Arşimet Burgusu prensibinden yararlanılmıştır. Yunan matematik dehasının bu basit görünen icadı insanlık tarihinin en önemli buluşlarından biri olmuştur.
M.Ö. 218 yılında Sirakuza Şehir Krallığının Kartacalılarla birleşmesinde
sonra bu duruma öfkelenen Roma İmparatorluğu, ünlü konsüllerinden biri olan
Claudius Marcellus’u bir orduyla Sirakuza'ya göndermiştir. Büyük bir tehlikeyle
karşı karşıya kalan Sirakuza Şehir Devleti vatandaşları olan Arşimet'ten
surların korunması noktasında yardım istemiştir. Gelen gemilerin surları
geçmesinin engellenmesi için çalışan Arşimet 3 büyük silah geliştirmiştir;
Arşimet'in Buhar Topu
Arşimet, henüz barut bulunmamış olmasına rağmen, topların Büyük Roma İmparatorluğu gemilerine karşı kullanılmasını sağlamıştır. Yüzyıllarca bilim adamları kaynaklarda belirtilen bu olayın nasıl olduğunu çözmeye çalışmışlardır. Sonunda 21'nci yüzyılda İtalyan bilim adamı Carere Rossi, Arşimet'in bunu nasıl başardığını yaptığı testlerle ıspatlamıştır. Buna göre, farklı açılarla yerleştirilen aynalar kullanılarak güneş ışınları topun dibindeki suya yansıtılmış, burada kaynayan su buharının oluşturduğu basınçla topun güçlü bir şekilde fırlatılması sağlanmıştır. Bunun ıspatı için aynı teknikle çalışan bir sitem geliştiren Rossi, sistemin uygulanabilirliğini başarıyla test etmiştir.
Arşimet, henüz barut bulunmamış olmasına rağmen, topların Büyük Roma İmparatorluğu gemilerine karşı kullanılmasını sağlamıştır. Yüzyıllarca bilim adamları kaynaklarda belirtilen bu olayın nasıl olduğunu çözmeye çalışmışlardır. Sonunda 21'nci yüzyılda İtalyan bilim adamı Carere Rossi, Arşimet'in bunu nasıl başardığını yaptığı testlerle ıspatlamıştır. Buna göre, farklı açılarla yerleştirilen aynalar kullanılarak güneş ışınları topun dibindeki suya yansıtılmış, burada kaynayan su buharının oluşturduğu basınçla topun güçlü bir şekilde fırlatılması sağlanmıştır. Bunun ıspatı için aynı teknikle çalışan bir sitem geliştiren Rossi, sistemin uygulanabilirliğini başarıyla test etmiştir.
Arşimet'in Ölüm Pencesi
Sirakuza Şehir Devleti'nin Romalılar tarafından fethedilmesi için şehir surlarının geçilmesinin şart olduğu anlaşılmıştır. Bu kapsamda 60 gemilik bir filo Sirakuza surlarına gönderilmiştir. Zamanının bu devasa gücüne karşı Arşimet'in geliştirdiği Ölüm Pençesi çok etkili olmuştur.Gece şartlarında amfibi harekat düzenlemek isteyen Roma Ordusu beklenmedik bir silahla karşılaşmıştır. Bir kaldıraç sistemi olan ölüm pençesi, makaralar ve dayanaklardan oluşmaktaydı.Bu sistem, bir gemiyi su yüzeyinden yukarıya kaldırıp ardından kolların aşağı hareket etmesiyle gemiyi batırılması prensibiyle çalışmaktaydı.Kaldıraç sisteminin avantaj ile makaralardaki gerginliğin kırılma noktasına gelip kopmasıyla beraber, 60 tona varan bu gemiler sulara gömülmüştür.
Sirakuza Şehir Devleti'nin Romalılar tarafından fethedilmesi için şehir surlarının geçilmesinin şart olduğu anlaşılmıştır. Bu kapsamda 60 gemilik bir filo Sirakuza surlarına gönderilmiştir. Zamanının bu devasa gücüne karşı Arşimet'in geliştirdiği Ölüm Pençesi çok etkili olmuştur.Gece şartlarında amfibi harekat düzenlemek isteyen Roma Ordusu beklenmedik bir silahla karşılaşmıştır. Bir kaldıraç sistemi olan ölüm pençesi, makaralar ve dayanaklardan oluşmaktaydı.Bu sistem, bir gemiyi su yüzeyinden yukarıya kaldırıp ardından kolların aşağı hareket etmesiyle gemiyi batırılması prensibiyle çalışmaktaydı.Kaldıraç sisteminin avantaj ile makaralardaki gerginliğin kırılma noktasına gelip kopmasıyla beraber, 60 tona varan bu gemiler sulara gömülmüştür.
Ayrıca, kaçmaya çalışan
gemilerin birbirine çarpması sonucu, Roma Ordusu hem fiziksel hem psikolojik
olarak büyük bir yıkıma uğratılmıştır. Claudius Marcellus, ister istemez
hayranlık duyduğu Arşimet'le kendi mühendislerinin başa çıkamayacağını anlamış
“Bu matematik devi ile neden savaşalım? Bizimle alay eder gibi kıyıda oturup
donanmamızı yok ediyor” diyerek Sirakuza’yı tam bir ablukaya almıştır.
Arşimet, savaş makineleri üretmesinin yanı sıra zahmetsizce düşman
gemilerinin yanmasına sebep olacak bir yöntem bulmuştur. O, sadece güneş
ışığını kullanarak korkunç bir silah geliştirmiştir. Kıyılara doğru açı ile
yerleştiren aynalar sayesinde yakından geçen bir gemiye dik bir açı ile
yansıtıldığı anda gemilerin dakikalar içinde yandığı görülmüştür. Kaynaklarda
belirtildiğine göre Arşimet bir Roma filosunu sadece aynalar ve güneş ışığı
yardımıyla yakmıştır. Ayrıca şehri savunan askerlerin bronzdan veya bakırdan
yapılmış ve iyi cilalanmış kalkanların yine güneş ışığının gemilere
yansıtılmasında kullanıldığı iddia edilmektedir. Bu konu üzerinde yapılan
modern çalışmalarda bir geminin yakılması için 200 ya da 300 kalkanın
kullanılması gerektiği tespit edilmiştir.
Arşimet'in Palanga Takımı
Takımı Arşimet'in en önemli icatlarından biri palanga takımıdır. Galileo, Arşimeti bu icadından dolayı üstün insan ilan etmiştir. Ağırlıkların kaldırılması için yoğun kas gücünün gerektiği bu dönemde icadıyla çığır açmıştır. Arşimet makara ve halatlar kullandığı bu sisteminde; kullandığı makara ve halat sayısına paralel olarak çok büyük kütleli cisimlerin kolayca kaldırılabileceğini ıspatlamıştır. Efsaneye göre, Arşimet kullandığı makaralarla büyük bir gemiyi kıyıya çekmiştir. İnsanlık tarihinin en büyük icatlarından biri olan Palanga takımı 2000 yıldır kesintisiz olarak kullanılmaktadır.
Arşimet'in Matematik ve Fizikte Çığır Açan Çalışmaları
Arşimet'in Palanga Takımı
Takımı Arşimet'in en önemli icatlarından biri palanga takımıdır. Galileo, Arşimeti bu icadından dolayı üstün insan ilan etmiştir. Ağırlıkların kaldırılması için yoğun kas gücünün gerektiği bu dönemde icadıyla çığır açmıştır. Arşimet makara ve halatlar kullandığı bu sisteminde; kullandığı makara ve halat sayısına paralel olarak çok büyük kütleli cisimlerin kolayca kaldırılabileceğini ıspatlamıştır. Efsaneye göre, Arşimet kullandığı makaralarla büyük bir gemiyi kıyıya çekmiştir. İnsanlık tarihinin en büyük icatlarından biri olan Palanga takımı 2000 yıldır kesintisiz olarak kullanılmaktadır.
Arşimet'in Matematik ve Fizikte Çığır Açan Çalışmaları
- Suyun Kaldırma Kuvvetini bularak, Hidrostatik Kanununun temellerini ortaya koymuş ve bunu Yüzen Cisimler adlı kitapta toplamıştır.
- Küre ve silindirin hacmini hesaplayacak formüller ortaya koymuştur.
- Pi sayısı, karekök ve integral konularında çalışmalar yapmıştır. Pi sayısının mucidi olarak bilinmektedir.
- Parabolün Dörtgenleştirilmesi kitabını yazmıştır. İlk defa denge prensiplerini ortaya koyan bilim adamıdır.
- Eğri yüzeylerin alanlarını bulmak için formüller geliştirmiştir.
Arşimet'in Öldürülmesi
Sirakuza'yı kuşatan Romalı
komutan Claudius Marcellus şehrin düşmesinden sonra şehrin fethedilmesini bir
yıl kadar geciktiren Arşimet'in öldürülmemesini emretmiştir. Ancak rivayete
göre; Arşimet’in yanına gelen bir asker onu bilimsel çalışma yaparken görmüş ve
müdahale etmiştir. Arşimet askere çizdiği dairelere ilişmemesini söylemiş ve
istifini bozmamıştır. Bunun üzerine askerle arasında geçen tartışma
neticesinde, asker tarafından başına vurulan kılıç darbesiyle öldürülmüştür.
Bunu duyan komutan Claudius Marcellus duruma çok üzülmüş ve hatırasına saygı
olarak büyük bir anıt mezar yaptırmıştır. Arşimet yazdığı eserler ve geliştirdiği
icatlarla insanlık tarihinin en büyük bilim adamlarından biri olmuştur. Tüm
ömrünü bilime adayan bu dehanın yaşamı ve çalışmaları gelecek nesillere örnek
teşkil etmektedir.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
POPÜLER YAZILAR
SON YAZILAR
Popüler Yayınlar
-
Kalaşlar, krizin ve çatışmaların kol gezdiği Afganistan ve Pakistan ülkelerinin sınırında, üç bin metre yükseklikteki ...
-
Rüyanızda tehlikeler içindeyseniz, dönün ve onunla yüzleşin. Eğer rüyanızda size zevk sunuluyorsa , durmayın kabul edin. Eğer biri s...
-
Nuh Tufanının dünya üzerinde yarattığı büyük yıkımdan sonra tekrar biraraya gelen ve yükselişe geçen insanoğlunun bir sembolü olan Bab...