ÖLÜME YAKIN DENEYİMLER
Ölüme yakın deneyimler yaşayan insanların anlattıkları, birçok bilim adamının bu konu üzerine eğilmesine neden olmuştur. Ölüme Yakın Deneyim terimi ilk olarak Amerikalı araştırmacı hekim Dr.Raymond Moody tarafından ortaya atılmış ve Dr. Raymond Moody ve Dr. Elisabeth Kubler Ross, bu deneyimi yaşayan insanların anlattıkları ve hastane raporları üzerinde çalışmıştır. Sundukları çalışmalarda; ölü teşhisi konulan kişilerin tekrar yaşama döndükleri süreç içerisinde odada dolaşarak yaşananları birebir hatırladıklarını (hemşire ve doktorlar arasındaki konuşmalar, yapılan müdahaleler), hatta sadece kendilerine müdahale yapılan odayı değil, diğer odalarda yaşanan olaylardan da bahsetmişlerdir. Bu deneyimi yaşayan insanların anlattıkları hastane çalışanları tarafından doğrulanmıştır. Bu konuda Amerika ve İngiltere'de yapılan çalışmalarda da ortalama %11-%23 arası bu deneyimi tecrübe eden insanlara rastlanmıştır. Bu açıdan baktığımızda her beş insandan birinin bu deneyimi yaşaması hiçte azımsanmayacak bir orandır. Bu konuda araştırma yapan bilim insanı Dr. Karlis Osis genel olarak ölüme yakın deneyimleri üç aşama altında incelemektedir.
Ölüme yakın deneyimlerin ilk aşaması ruhun bedeni ilk terkederken hissettiği ve hafiflik hissinin oluştuğu aşamadır. Bu aşamayı tecrübe eden insanların birçoğu ruhun bedenden ayrı olarak hareket ettiğini, hareketsiz duran bedenlerine yukarıdan baktıklarını, gökyüzüne doğru yükseldiklerini, bunun yanında mutlu, huzurlu ve sakin hissettiklerini belirtirler. Bu seviyenin bir diğer önemli ortak noktası deneyimcinin kendini fazlasıyla hafif hissetmesidir. Yine bu aşamada çocukluktan itibaren hayatından karelerin bir film şeridi gibi izlenmesi en sık karşılaşılan durumlardır. Zaten bizim toplumumuzda da son anda ölümden kurtulan birçok insan 'hayatım bir film şeridi gibi gözlerimin önünde geçti' tabirini kullanmaktadır. Bu seviyede ortaya çıkan bir diğer deneyim ise, yaptıkları hatalardan oluşan pişmanlık hissi ile ortaya çıkan affedilme isteğidir.
...Babama söyledim kendimi kötü hissediyordum ve oturmaya ihtiyacım vardı. Sonra onun kolları arasında bayılarak düştüm. Hava geçirmez bir aleti yüzüme yapıştırdılar. Alet vücudumdaki oksijeni kuvvetlice çekti. Zaten birkaç dakikadır nefes almıyordum. Hatırladığım ilk şey sol tarafımda bir kadının 'nabzı durdu...nabzı durdu' deyişiydi. O kadına döndüm ve şu an konuştuğum gibi 'elbette nabızımı duyabilirsin yoksa şuan nasıl konuşabiliyorum' dedim ancak kadın beni duymuyordu. Daha sonra yukarıdan bana müdahale ettiklerini gördüm. Bu tüyler ürperticiydi....(Kimberly Clark Sharp, Heather ve Enrique Dominguez'lerin yönettiği Ölümden Dönme Deneyimleri Belgeselinden )
Ölüme yakın deneyimlerin ikinci aşaması ruhun bedeni terk ettikten sonra farklı bir boyuta geçtiği aşamadır. Bu aşama ölüme yakın deneyimlerde en mistik olayların yaşandığı kısımdır. Bu seviyeyi tecrübe eden kişilerin büyük çoğunluğu, bir ışık gördüklerini ve bu ışığın içinde oluşan bir tünelde ilerlediklerinden bahsederler. Farklı bir aleme geçiş olan bu seviyede deneyimciler, değişik renklerdeki yoğun ışık bulunan bir yolda ilerlediklerini bu yolculuk sırasında yakınlarını, melekler ve peygamberleri gördüklerini belirtmişlerdir. Bu aşama sırasında deneyimcileri etkisi altına alan his ise, içlerini kaplayan sevgi ve sevgiye ulaşma dürtüsüdür. Tünelin sonunda ruhani varlıklarla konuştuğunu iddia edenlerin birçoğu, kendilerine daha zamanlarının gelmediğinin söylendiğini yada işaret edildiğini belirtmişlerdir. Bazı deneyimciler ise, o an yaşadıkları yoğun sevgi hissi nedeniyle tekrar dünyaya dönmek istemediklerini, ancak bunu başaramadıklarını söylemektedirler.
...Altımda bir ışık patladı. Milyonlarca ışık güneşten daha parlak...Bu benim kelime hazinemi zorluyor. Onu ışıktı işte diye tanımlayamam. Daha sonra sağ tarafımda pencere gibi bir delik oluştu. Sanki o pencereden girersem bir daha dönüşü olmayacaktı. O benim sınırımdı. Tam ok gibi uçarak pencereden geçmek üzereydim ki bir anda 'bekle' diye bir ses duydum. Diğer tarafa baktığımda karşıma bir yığın insan portresi çıktı ve altlarında isimleri yazılıydı. Bunların hiçbirisini tanımıyordum o an 'Yaşamayı seçersen bunlar hayatına girecek kişilerdir' diye bir ses duydum ya da hissettim. (Kimberly Clark Sharp)
...Sanki güneş batarken denizin üzerine bıraktığı ışık oyunları üzerinde uçuyordum. O kadar enfes bir histi ki okyanusun üstünde pike yapan bir hareket hissi vardı. Güneş büyüdükçe büyüdü ve güneşe doğru girdiğimi farkettim. Sonra güneşin içindeydim ve bu varlık sanki bir ebeveyn gibiydi. Sanki bana sarılıyordu. Sanki bir bebekmişim gibi beni seviyordu. O kadar güzel bir histi ki... Ben bu ebeveyni çok sevmiştim. Aslında hiçbir şey görmemiş ve işitmemiştim. Sadece yoğun parlak ışık, sıcaklık ve sevgiydi. Biz sadece sevgiydik...(Lousia Peck, Heather ve Enrique Dominguez'lerin yönettiği Ölümden Dönme Deneyimleri Belgeselinden)
Ölüme yakın deneyimlerin son aşaması ise, ruhun bedene geri döndüğü aşamadır. Bu aşamada, kişi ikinci seviyede gittiği boyut ya da alemden tekrar dünyaya döndüğünü ve fiziksel bedeninde tekrar hayat bulduğunu belirtmektedir. Bu tecrübeyi yaşayan birçok kişi buna bir yeniden doğuş ya da ikinci şans gözüyle bakar. Bu durumu tecrübe etmiş insanların büyük çoğunluğunda maddi hayat önemini yitirmekte ve manevi hayatın önemi artmaktadır. Bu deneyim kişilerin hayatlarına bakış açılarını tamamıyla değiştirmektedir. Kimileri tamamen yalnız kalmayı ve inzivaya çekilmeyi tercih ederken, kimileri ise kendisine bir misyon verildiği inancıyla bu yaşadıklarını bütün insanlara anlatmaya ve onların hayata bakış açılarını değiştirmeye çalışırlar.
....ve bütün arı sokmalarını teker teker hissettim. Yanma hissini, şişmeleri...Herşeyi misliyle teker teker hissediyordum. Mükemmel değildim. Benliğim ve nefsim bunun farkına vardıkça ikisi de o alemde ağırlık kazandılar ve ben alçaldım alçaldım alçaldım dünyaya kadar ve vücudumun titreşimine geri döndüm.... Biz ölümden dönenler için üzerimizde bir sorumluluk taşıyoruz. İnsanlara söylememiz lazım. Bizler ölmüyoruz başka bir yere geçiyoruz. Eğer kelimelerle ifade edebilseydim güzel güzel güzel güzel bir olay.... (Ölüme yakın deneyiminde küçüklükte arılar ile ilgili bir anısını gören deneyimci Roland A.Webb, Heather ve Enrique Dominguez'lerin yönettiği Ölümden Dönme Deneyimleri Belgeselinden )
Materyalist görüşe sahip ve ruhsal tecrübelere inanmayan bilim adamları, ölüme yakın deneyimleri genellikle; vücudun oksijen eksikliği ve kan basıncının azalması, korkunun artması gibi tehdit edici durumlara bedenin bir anda maruz kalmasıyla verdiği kimyasal tepkiler olarak bakarlar. Onlara göre, beyin böyle durumlarda heyecan ve korkunun artmasıyla glutamat salgılar. Normalde beyin hücreleri için toksin görevi gören bu hormonun nüfuz etmesinin engellenmesi için, beyin glutamatın bağlandığı reseptörleri kapatır ve diğer hormonların salınımına hız verir. Salgılanan bu hormonlardan en etkilisi ise, şizofreni ile ilişkilendirilen agmantin ve ketamindir. Bu hormonların salgılanmasıyla beyinde birçok psikotik belirtilerin ortaya çıktığı belirtilmektedir. Bu görüşü savunan bilim adamları bu belirtiler sonucunda oluşan halüsinasyonların ölüme yakın deneyimler olduğunu savunurlar.
Diğer taraftan, doğum ve ölüm anında en yüksek seviyeye çıkan ve epifiz bezinin çalışmasını sağlayan melotonin hormununun bu halüsunasyonlara sebep olduğunu iddia eden bilim insanları bulunmaktadır. Sinir bilimci araştırmacılar Olaf Blanke ve Sebastian Dieguez iki tip ölüme yakın deneyim olduğunu iddia etmişlerdir. Onlar, ölüm deneyimi sırasında görülen şeyleri beyinin sol ve sağ yarım küresiyle ilişkilendirmişlerdir. Beynin sol yarımı ile ilişkilendirilen birinci tipte deneyimcilerin farklı zaman algısı ve uçma hissine kapıldıkları, sağ yarımı ile ilişkilendirilen ikinci tipte ise ruhlarla konuşma, imge ve semboller görme ile müzik duyma gibi tecrübeler yaşadıklarını belirtmişlerdir. Yine ünlü araştırmacı Carl Sagan ölüm stresinin doğumun anımsanmasına yol açtığını, bu deneyimi yaşayanların gördüğü tünelin 'doğum kanalının yeniden bir canlandırması' olabileceğini savunmuştur.
Ölüme yakın deneyimleri dini açıdan değerlendiren araştırmacılar, yaşanılan tecrübeleri ölümden sonraki hayatın bir ispatı olarak görürler. Yaşadığı bu tecrübede birçok insan Tanrı'yı, peygamberleri, melekleri gördüklerini ve onlarla konuştuklarını iddia etmişlerdir. Yine önceki yaşamında ateist olan bazı deneyimciler bu tecrübeyi yaşadıktan sonra Tanrı'nın varlığına inadıklarını belirtmişlerdir. Bu olguyu yaşayan insanların birçoğu, bunu Tanrı tarafından bahşedilen ikinci bir hayat ve şans olarak görürler. Bu deneyimler ile ilgili ortaya atılan bir diğer iddia ise, yaşayanların ilerleyen süreçte bazı psişik yeteneklere sahip olduklarıdır. Bu deneyimi yaşayan insanlara hayatlarında neler değiştikleri sorulduğunda birçoğu, olacak olayları önceden hissettiklerini belirtmişlerdir. Bunun yanında bu tecrübe sayesinde birçok insan ölüm korkusunu yendiğini, hayatının anlamının onlar için değiştiğini ve insanlara eskisine göre daha fazla sevgi ve hoşgörüyle baktıklarını belirtmişlerdir. Sonuç olarak, sayısız örneğine tanıklık ettiğimiz ölüme yakın deneyimler, ister bilinçaltımızın bir oyunu, ister ölüm sonrası hayat gerçeğinin bir yansıması olsun insanların yaşamlarında derin izler bırakan en büyük gizemlerden birisidir.
6 Comments: