"Biz Toltekler ağaca baktığımızda onu dinler ve ondan çok şey öğreniriz, Siz beyazlar, ağaçtan ne kadar kereste ve k â r elde edebile...


"Biz Toltekler ağaca baktığımızda onu dinler ve ondan çok şey öğreniriz, Siz beyazlar, ağaçtan ne kadar kereste ve kâr elde edebileceğinizi hesaplarsınız."


Toltek bilgeliği


  Toltekler, Meksika'daki Aztekler öncesi üç medeniyetten ( Olmekler, Toltekler, Mayalar)  biri olarak bilinmektedir. Onları diğer toplumlardan ayıran en önemli özellik, sadece çağının değil insanlık tarihinin en hümanist ve bilge toplumu olarak kabul edilmeleridir. Toltek bilgeliğinin dünyaca tanınmasında önemli bir pay sahibi olan ünlü Meksikalı yazar Don Miguel Ruiz onları sanatçılar ve spiritüel bilimciler topluluğu olarak belirtmektedir. Mimarlıkta çok gelişmiş olan Tolteklerde, bilgelik, adalet ve hoşgörü el temel değerlerdir. Bugün hayatın amacını arayan ve ruhunun inceliklerini keşfetmek isteyen bir çok insan, bu toplumun öğretilerini kendinlerine rehber edinmiştir. Gelin, doğaya sonsuz saygı besleyen ve savaşlarda düşmanları ölmesin diye tahta kılıçlar kullanan bu toplumu ve hayatınıza yön verecek 4 anlaşmayı ana hatlarıyla tanıyalım. 


toltek soyu

  Toltek kelimesi Nahuatl dilinde  inşaatçı üstadı anlamına gelir. Tolteklerin ne zaman yaşadıkları konusu net olmasa da genellikle 3300 yıl önce yaşadıkları varsayımı kabul görür. Bir rivayete göre; teknoloji ve medeniyette zamanın en ileri topluluğu olan Tolteklerin gelişmişliğin simgesi olan kayıp kıta 'Mu''dan geldiğine inanılır. Başkentleri olan Tula bugün itibariyle Meksika topraklarında yer alsa da, Toltek sembolleri ile ilgili ortaya çıkan eserlerin birçoğuna Kostarika'da ulaşılmıştır. Bu durum Tolteklerin Orta Amerika'da geniş bir alana yayıldığının göstergesidir. Şuan Toltek soyundan gelenler kendilerini 'Wirraki' olarak isimlendirmekte ve bu dili kullanmaktadır. Kendilerinden sonra bölgeye hakim olan Aztekler, gerek mimari yapılarına gerekse bilgeliği ve ruhun yüceliğini esas alan yaşam tarzlarına hayran kalmışlardır. Tarihte nasıl yok oldukları ve yaşadıkları şehirleri terkettikleri hususu büyük bir gizemdir.

 Don Miguel Ruiz


Ruizin hıkayesi

   Don Miguel Ruiz

  Toltek Öğretisi hakkında bilgi verirken Don Miguel Ruiz'den bahsetmek gerekir. Kendisi Toltek Bilgeliğini basit ve anlaşılır bir dille anlatan Meksikalı yazardır. Kimi çevreler Don Miguel Ruiz'in Toltek Kehanetlerini içinde bulunduğumuz çağa getirmekle görevli Eagle Knight soyundan gelen bir Nagual (Toltek öğretisini anlatan öğretici, üstad) olduğunu düşünmektedir. Ruiz iyileştirici bir anne ile Nagual bir büyükbaba tarafından aile geleneğine uygun olarak iyileştirici ve öğretici olarak yetiştirmek istenmiştir. Ancak ona modern yaşam daha çekici gelmiş ve Tıp fakültesine giderek cerrah olmuştur. Ruiz için hayatının dönüm noktası geçirdiği bir trafik kazasıyla başlamıştır. Ölmek üzere olan bedenini arabadan çıkarılırken seyreden ve ardından çarpıcı ruhsal deneyimler yaşayan Ruiz, iyileştikten sonra kendini Toltek yolunu araştırmaya adamıştır. Bunun sonucunda Toltek Bilgeliğini anlatan ve bugün milyonların yaşamını değiştiren kitapları yazmıştır.(Toltek Bilgeliğini öğrenmek isteyenler için bu sade ve anlaşılır kitapları okumak çok önemlidir.)

  Toltek Bilgeliği, Gezegensel Rüya ve 4 Anlaşma

  Günümüzde Meksika Kızılderelilerince bu kadim öğreti hala uygulanmakta ve gelecek nesillere aktarılmaktadır. Toltek, bilgelik yolunda olan kadın ve erkek manasına gelmektedir. Birçok araştırmacıya göre; Toltek Bilgeliği bir inanç sisteminden ziyade, bir yaşam tarzı veya sanatı olarak görülmektedir. Doğayı ve insanı evrenin bir bütünü olarak kabul eder. Bu bilgelikte; dinlemeyi bildiğiniz takdirde su, toprak, havadan, bitki ve hayvanlardan birçok şey öğrenilebileceğini savunmaktadır. Doğayı yok etmenin kendilerini de yok edeceğine inanırlar. Bu yüzden ülkelerini istila eden insanların sadece doğayı yarar sağlamak için kullanmalarını engellemeye çalışmışlardır. 


hayal ve gerçek

  Bu öğretide 'Gezegensel Rüya' kavramı çok önemli bir yere sahiptir. Rüya bildiğimizin aksine sadece uyurken değil, uyanıkken de gürdüğümüz süreçlerin bütünüdür. Bireyler, kendilerine empoze edilen inanç ve davranış biçimlerine uygun olarak koşullu bir zihin yapısıyla bu rüyaları görmeye devam ederler. Bizden öncekilerinde bu şekilde inandığı ve bizlere miras bıraktığı bütün inanç ve fikirler Gezegenin Rüyasını oluşturmaktadır. Bu dar kalıplar doğrultusunda biçimlenen hayatlarımız, yani rüyalarımız birleşerek Gezegensel Rüyayı meydana getirmektedir. 

kıramadıgımız zincirler

  Bu fikir ve inanışlar insanın doğumu ile başlar ve tüm hayatı boyunca devam eder. Konuştuğumuz dil, inandığımız din, uymamız gereken toplumsal kurallar  hatta bize verilen isimlerimiz; üzerinde tartışılmayan ve sorgulanmayan Gezegensel Rüyanın Anlaşmalarıdır. İnsan tüm bu anlaşmalara sadık olarak yaşasa bile, yine de zihninin yarattığı aykırı sesleri susturamaz ve içsel tatmini yaşayamaz. Don Miguel Ruiz zihnimizde depoladığımız inançların %95'inin yalan olduğunu ve bu yüzden acı çektiğimizi savunur. İşte bu noktada Ruiz kitlesel gezegensel rüyadan uyanmak için 4 Anlaşmayı kabul etmemiz ve benimsememiz gerektiğini savunur. Ancak bunu yaptığımız takdirde, kendimize ait 'Bireysel Cennet Rüyası'na ulaşabileceğimizi iddia eder.

olumlu mesaj vermek


  1'inci Anlaşma: Kullandığınız Sözcükleri Özenle Seçin: Sözler sizin yaratma gücünüzdür. Herşeyi sözlerle gerçek kılarsınız. Kendi gerçekliğimizi ortaya çıkarırken sözcüklere ihtiyaç duyarız. Sözcükleri kötüye kullandığınız takdirde, kendi cehenneminizi yaratmış olursunuz. İnsanlar konuşurken hem kendine hem de karşısındakine büyü yaptığının farkında değildir. Miguel Ruiz'in bu konuda verdiği örnek çarpıcıdır. Bir arkadaşınıza rastladığınızda ve ona ilk olarak yüzünün renginin kanserli hastalara benzediğini belirttiğinizde, arkadaşınız buna inanırsa söylediğiniz sözcüklerle bir anlaşma yapmış olur. Bu anlaşmayı benimsediği takdirde, kısa bir sürede hastalanabilir hatta ölebilir. Sözcüklerle yaptığı anlaşmadan sonra zihin bunu gerçekleştirmeye çalışacaktır. Yani zihin sözcükleri gerçekliğiniz yapar. Nasıl yaşamak istiyorsak ona yönelik cümleler kullanmak başarıyı arttıracaktır. Birinci Anlaşmayı sağlayarak; bireysel özgürlüğe, büyük başarılara ve bolluk bilincine ulaşabiliriz.


negatif çöplük

  2'nci Anlaşma: Hiçbir Şeyi Kişisel Algılamayın:  İnsanların söyledikleri ve yaptıkları şeyler, dile getirdikleri fikirler kendi zihinlerinde yaptıkları anlaşmalar doğrultusundadır. Biri size 'sen ne yaparsan yap başaramazsın' dese bile bunu kişisel algılamamak gerekir. Bu sadece o kişinin duygu ve düşüncelerinin bir sonucudur. Eğer bu zehri kabul ederseniz onu size ait kılarsınız. Kendimize ait yargı ve inançlarımızın birçoğu çevremizdekilerin söylediklerine ve yönlendirmelerine göre şekillenmektedir. 



kızgınlığın kaynağı

  Kendi rüyalarını yaşayan bireyler bu süreçte sizinle karşılaştıklarında o anki algı durumu, duygusal yoğunluğuna göre sizinle ilgili bir dizi duygu ve eylem gerçekleştirirler. Çoğu zaman bu tepkileri kişisel algılayıp kabul etmekteyiz. İnsanlar duygusal çöplüklerini dökebilecekleri alanlar ararlar. Eğer bir hakareti kişisel algılayıp tepki verirseniz, negatif olan duygusal çöplüklerini dökmelerine izin vermiş olursunuz. Bu durum oluşan negatifliği bünyenize almanıza sebep olur. Yapılması gereken, herkesin rüyasına saygı duyup, kişisel algılardan arınmak ve önemsememektir. Kendimize karşı gelen tepkileri nasıl kişisel algılamıyorsak, karşımızdakini de yargılayıp kalıplara sokmamamız gerekir. Herkesin bakış açısı kendisini anlatır. Bir kişi size kızgınlık gösteriyorsa, bilin ki o kişi kendisine kızgındır. Diğer taraftan sizin harika olduğunuzu söyleyenlere de kulak asmamalısınız. Önemli olan sizin harika olduğunuzu kendinizin bilmesidir.


beklentiler

 3'üncü Anlaşma: Varsayımda Bulunmayın: Varsayımda bulunmamızın sıkıntısı, varsayımlarımızın gerçek olduğuna inanmamızdır. Sürekli başkaları hakkında varsayımlarda bulunuruz. Gerçeği duymaya cesaret edemediğimizde ya da açıklamak istemekten korktuğumuzda  varsayımlara sarılırız. Böylece varsayımlarımızı savunarak, başkalarını yanlış yada hatalı çıkarmaya çalışırız. Bu açıdan baktığımızda hayal kırıklıklarımızın ardında beklentilerimiz yatar. Beklentiler ise, karşımızdaki kişinin bizim isteklerimizden haberdar olduğu varsayımından ortaya çıkar. Ancak isteklerimiz gerçekleşmediği takdirde, kırılır ve üzülürüz. Bu üzüntünün etkisiyle negatif varsayımlarda bulunmaya devam ederiz. Bu varsayımlar arttıkça bizi örümcek ağı gibi sarar. Bundan kurtulmanın en iyi yolu ise varsayımlarda bulunmaktan çok, soru sorma cesaretine sahip olmaktır. En çok ortaya çıkan yanılgı, sevildiğimiz kişilerin, beklentilerimiz noktasında herşeyi bilmeleri gerektiğine inanmamızdır. Ancak iletişim kurduğumuz insanlar açısından düşündüğümüz kadar açık ve anlaşılır değiliz. Başkalarının bizim gibi düşündüğünü, hissettiğini ve yargıladığını varsayarız. Bu sürece kendimizi kaptırdığımızda negatif varsayımlarımız sürekli birbirini tetikler. Bu sebeple soru sormaktan korkmamalı, sürekli varsayımlarda bulunmak yerine açık ve anlaşılır olmalıyız. 


zevk alarak çalışma

  4'üncü Anlaşma: Daima Yapabildiğinin En İyisini Yap:  Dördüncü anlaşma ilk üç anlaşmanın aksiyonudur. Yapabildiğinizin en iyisini yapmakla, yaşamı dolu dolu ve yoğun yaşarsınız. Böylece kendinizi ailenize ve topluma en iyi şekilde verirsiniz. Yaptığınızın daima en iyisini gerçekleştirdiğinizde harekete geçersiniz. Her eylemi, her hareketi zevk aldığınız için yaparsınız. En iyisini yapmak deyiminin doğru anlaşılması şarttır. En iyisini yapmak, hayattan zevk almayacak kadar kendini ve bedenini yormak anlamına gelmez. En iyisini yapmak kendini tamamen o işe vermek ve bundan keyif almaktır. Saatlerce verimsiz çalışmaktansa, bir saat verimli çalışmak en iyisini yapmak deyimine daha yakındır. Tüm bu eylemleri herhangi bir ödül, terfi ve maddi kazanç beklemeden yapmak gereklidir. Ne iş yaptığınızın bir önemi yoktur, sadece en iyisini yaptığınızı bilmek önemlidir. Miguel Ruiz'e göre beklenti olmadığında ödül fazlasıyla gelir. Kişiyi özgür kılan şey içinde pişmanlık taşımamasıdır. Zihninizde biriken her keşke sizi zincirler. Bu sebeple beklenti içine girmeden, zevk alarak ve kendini vererek en iyisini yapmak bizi fazlasıyla başarılı kılacaktır.


4 anlaşma

 Meksikalı yazar Don Miguel Ruiz; 'Bu dört anlaşmayı hayata geçirdiğinizde, cehennemde yaşamanız olanaksızdır' der. Kişisel cennetinizi kurma yolunda elinizden geldiğince bu dört anlaşmaya sadık olmamız gerektiğini savunur. Her ne kadar basit gibi gözükse de; egoların, beklentilerin, tahammülsüzlüklerin uçlarda olduğu günümüzde anlaşmalara uygun davranmak kolay değildir. Ancak yine de, hayatımızda farklılık yaratmak, kendi benliğimizi keşfetmek, ruhumuzu tanımak ve zihnimizi yönetmek noktasında dört anlaşmayı rehber edinmek ve elimizden geldiğince yaşam tarzı olarak benimsemek bizi daha mutlu ve başarılı yapacaktır.

Kaynakça:

1.
https://gizliilimler.tr.gg/Toltekler.htm 

2. Dört Anlaşma:Hayatınızı dönüştürün, Mistik yol, 
https://www.youtube.com/watch?v=2DH6V9GbdBY

    Birçoğumuzun sadece evreka diyerek hamamdan çıplak olarak fırladığı ve suyun kaldırma kuvvetini bulduğunu düşündüğümüz bilim ad...

suyun kaldırma kuvveti

  Birçoğumuzun sadece evreka diyerek hamamdan çıplak olarak fırladığı ve suyun kaldırma kuvvetini bulduğunu düşündüğümüz bilim adamı... Oysa Yunanlı Arşimet gerek mekanik ve matematik, fizik ve mühendislik konularında yaptığı çalışmalar, gerek o dönemin şartlarında ortaya koyduğu icatlar ile bilimin ve teknolojinin gelişmesine büyük katkı sağlayan kıymetli bir bilim adamıdır. Savaşların yoğun olarak yaşandığı bu süreçte, Sicilya adasında bulunan Sirakuza şehir devletinde hüküm süren krallar birçok kez Büyük Roma İmparatorluğunun saldırıları nasıl önleyebileceği konusunda Arşimet'in kapısını çalmıştır. İşte yeterli bir kaldıraç kullanıldığında dünyayı yerinden oynatabileceğini iddia eden Arşimetin hayranlık uyandıran icatları...
Arşimet Burgusu


suyun pompalanması
 Babası tarafından eğitim alması için İskenderiye'deki Öklid Matematik Okulu'na gönderilen Arşimet, eğitim aldığı süreçte sehirde yaşanan su sıkıntısını farketmiş ve bunu üzerine kafa yormaya başlamıştır. Arşimet gölden suyun etkin şekilde çekilebilmesi için burgu sistemini geliştirmiştir. Su, türbine benzeyen bu helezonik burgu sisteminin oluşturduğu sıkıştırmaya paralel olarak etkin bir şekilde aşağıdan yukarıya doğru pompalanmaya başlamıştır.O dönemde su pompalamanın yanında bu sistem, uzun yolculuklarda hayati önem taşıyan, gemilerde biriken suyun dışarı atılmasını sağlayan sintine pompalarında kullanılmıştır. 


suyun yukarıya taşınması

  Büyük bir kısmı deniz seviyesinin altında olan ve bunun su baskınlarına sebep olduğu Hollanda, denizden elde ettiği toprakların büyük kısmında Arşimet Burgusunu kullanmıştır. Yani Arşimed Burgusu, bir ülkenin kurulmasında etkin rol oynamıştır. Yine tıp alanında kalp krizi geçiren insanlara düzenli kan pompalanmasını sağlayan sistemde Arşimet Burgusu kullanılmaktadır. İlk su değirmenlerinden hidroelektrik santrallere kadar birçok sistemde, Arşimet Burgusu prensibinden yararlanılmıştır. Yunan matematik dehasının bu basit görünen icadı insanlık tarihinin en önemli buluşlarından biri olmuştur. 


 Sirakuza Savunması


şehir haritası

   M.Ö. 218 yılında Sirakuza Şehir Krallığının Kartacalılarla birleşmesinde sonra bu duruma öfkelenen Roma İmparatorluğu, ünlü konsüllerinden biri olan Claudius Marcellus’u bir orduyla Sirakuza'ya göndermiştir. Büyük bir tehlikeyle karşı karşıya kalan Sirakuza Şehir Devleti vatandaşları olan Arşimet'ten surların korunması noktasında yardım istemiştir. Gelen gemilerin surları geçmesinin engellenmesi için çalışan Arşimet 3 büyük silah geliştirmiştir;

Arşimet'in Buhar Topu

 Arşimet, henüz barut bulunmamış olmasına rağmen, topların Büyük Roma İmparatorluğu gemilerine karşı kullanılmasını sağlamıştır. Yüzyıllarca bilim adamları kaynaklarda belirtilen bu olayın nasıl olduğunu çözmeye çalışmışlardır. Sonunda 21'nci yüzyılda İtalyan bilim adamı Carere Rossi, Arşimet'in bunu nasıl başardığını yaptığı testlerle ıspatlamıştır. Buna göre, farklı açılarla yerleştirilen aynalar kullanılarak güneş ışınları topun dibindeki suya yansıtılmış, burada kaynayan su buharının oluşturduğu basınçla topun güçlü bir şekilde fırlatılması sağlanmıştır. Bunun ıspatı için aynı teknikle çalışan bir sitem geliştiren Rossi, sistemin uygulanabilirliğini başarıyla test etmiştir. 

Arşimet'in Ölüm Pencesi

gemilerin kabusu

 Sirakuza Şehir Devleti'nin Romalılar tarafından fethedilmesi için şehir surlarının geçilmesinin şart olduğu anlaşılmıştır. Bu kapsamda 60 gemilik bir filo Sirakuza surlarına gönderilmiştir. Zamanının bu devasa gücüne karşı Arşimet'in geliştirdiği Ölüm Pençesi çok etkili olmuştur.Gece şartlarında amfibi harekat düzenlemek isteyen Roma Ordusu beklenmedik bir silahla karşılaşmıştır. Bir kaldıraç sistemi olan ölüm pençesi, makaralar ve dayanaklardan oluşmaktaydı.Bu sistem, bir gemiyi su yüzeyinden yukarıya kaldırıp ardından kolların aşağı hareket etmesiyle gemiyi batırılması prensibiyle çalışmaktaydı.Kaldıraç sisteminin avantaj ile makaralardaki gerginliğin kırılma noktasına gelip kopmasıyla beraber, 60 tona varan bu gemiler sulara gömülmüştür. 


vinç sistemi


  Ayrıca, kaçmaya çalışan gemilerin birbirine çarpması sonucu, Roma Ordusu hem fiziksel hem psikolojik olarak büyük bir yıkıma uğratılmıştır. Claudius Marcellus, ister istemez hayranlık duyduğu Arşimet'le kendi mühendislerinin başa çıkamayacağını anlamış “Bu matematik devi ile neden savaşalım? Bizimle alay eder gibi kıyıda oturup donanmamızı yok ediyor” diyerek Sirakuza’yı tam bir ablukaya almıştır.

Arşimet'in  Ölüm Işını
yakılan gemiler

 Arşimet, savaş makineleri üretmesinin yanı sıra zahmetsizce düşman gemilerinin yanmasına sebep olacak bir yöntem bulmuştur. O, sadece güneş ışığını kullanarak korkunç bir silah geliştirmiştir. Kıyılara doğru açı ile yerleştiren aynalar sayesinde yakından geçen bir gemiye dik bir açı ile yansıtıldığı anda gemilerin dakikalar içinde yandığı görülmüştür. Kaynaklarda belirtildiğine göre Arşimet bir Roma filosunu sadece aynalar ve güneş ışığı yardımıyla yakmıştır. Ayrıca şehri savunan askerlerin bronzdan veya bakırdan yapılmış ve iyi cilalanmış kalkanların yine güneş ışığının gemilere yansıtılmasında kullanıldığı iddia edilmektedir. Bu konu üzerinde yapılan modern çalışmalarda bir geminin yakılması için 200 ya da 300 kalkanın kullanılması gerektiği tespit edilmiştir.

Arşimet'in Palanga Takımı


kaldırma gücü

  Takımı Arşimet'in en önemli icatlarından biri palanga takımıdır. Galileo, Arşimeti bu icadından dolayı üstün insan ilan etmiştir. Ağırlıkların kaldırılması için yoğun kas gücünün gerektiği bu dönemde icadıyla çığır açmıştır. Arşimet makara ve halatlar kullandığı bu sisteminde; kullandığı makara ve halat sayısına paralel olarak çok büyük kütleli cisimlerin kolayca kaldırılabileceğini ıspatlamıştır. Efsaneye göre, Arşimet kullandığı makaralarla büyük bir gemiyi kıyıya çekmiştir. İnsanlık tarihinin en büyük icatlarından biri olan Palanga takımı 2000 yıldır kesintisiz olarak kullanılmaktadır. 

Arşimet'in Matematik ve Fizikte Çığır Açan Çalışmaları
  • Suyun Kaldırma Kuvvetini bularak, Hidrostatik Kanununun temellerini ortaya koymuş ve bunu Yüzen Cisimler adlı kitapta toplamıştır.
  • Küre ve silindirin hacmini hesaplayacak formüller ortaya koymuştur.
  • Pi sayısı, karekök ve integral konularında çalışmalar yapmıştır. Pi sayısının mucidi olarak bilinmektedir.
  • Parabolün Dörtgenleştirilmesi kitabını yazmıştır. İlk defa denge prensiplerini ortaya koyan bilim adamıdır.
  • Eğri yüzeylerin alanlarını bulmak için formüller geliştirmiştir.


  Arşimet'in Öldürülmesi

Arşimet ve Romalı asker

   Sirakuza'yı kuşatan Romalı komutan Claudius Marcellus şehrin düşmesinden sonra şehrin fethedilmesini bir yıl kadar geciktiren Arşimet'in öldürülmemesini emretmiştir. Ancak rivayete göre; Arşimet’in yanına gelen bir asker onu bilimsel çalışma yaparken görmüş ve müdahale etmiştir. Arşimet askere çizdiği dairelere ilişmemesini söylemiş ve istifini bozmamıştır. Bunun üzerine askerle arasında geçen tartışma neticesinde, asker tarafından başına vurulan kılıç darbesiyle öldürülmüştür. Bunu duyan komutan Claudius Marcellus duruma çok üzülmüş ve hatırasına saygı olarak büyük bir anıt mezar yaptırmıştır. Arşimet yazdığı eserler ve geliştirdiği icatlarla insanlık tarihinin en büyük bilim adamlarından biri olmuştur. Tüm ömrünü bilime adayan bu dehanın yaşamı ve çalışmaları gelecek nesillere örnek teşkil etmektedir.


   Dünya üzerinde yaşayan insan topluluklarının geçmişten bugüne yaşattığı birçok kültürel ritüel,  günümüz yaşamında hala önemli yer tut...



  Dünya üzerinde yaşayan insan topluluklarının geçmişten bugüne yaşattığı birçok kültürel ritüel,  günümüz yaşamında hala önemli yer tutmaktadır. Akıllara durgunluk veren birçok adet ve gelenek, en ilkel toplumundan en modern toplumuna kadar büyük bir inançla devam ettirilmektedir. İşte bu tuhaf geleneklerin bazıları;

cesetleri onurlandırmak


1. Endonezya’nın Güney Sulawesi Bölgesi’nde yaşayan yerel halk “Ma’nene” olarak adlandırılan ritüellerinde; üç yılda bir mezardaki ölüleri çıkarıp giydirerek yürüyüş yaparlar. Amaç ölüyü onurlandırmaktır. 

2. Bosna Hersek'te kız isteme törenlerinde kahve şekerli gelirse damadın uygun görüldüğü, sade gelirse reddedildiği anlamına gelir.

3. Kenya'da bulunan Vesai kabilesi üyeleri  selamlaşmak için birbirlerine doğru tükürürler.

yasın göstergesi

4. Endonezya'da bir adada yaşayan Dani kabilesinde kadınlar kocaları öldüğünde tuttukları yasın simgesi olarak el parmaklarını kesmektedir. Bunun ölen kocayı güçlü tuttuğuna inanılır. 

5. İskoçya’da, gelinler düğün günü öncesi yumurta ve çamur ile kirletilip tüm şehirde dolaştırılır.  

6. Gine'de evli kadınları baştan çıkaran adamların el ve ayak parmaklarından biri kesilir ve baştan çıkardığı kadına yedirilir.


İsveç adeti

7. İsveç'te evlilik törenlerinde damat tören alanını terkederse, orada bulunan tüm bekar erkekler gelini öper, gelinin çıkması durumunda ise tüm bekar kızlar damadı öpmeye başlarlar.

8. Tayvan'da evlenmeden önce gelinin bekareti damadın erkek arkadaşı veya akrabası tarafından alınır. Amaç, damadın böyle can sıkıcı birşeyle vakit kaybetmesini engellemektir.

9. Guam'da bakire kadınların evlenmesi yasaktır. Bu yüzden evlenmeden önce para karşılığında bekaret bozdurulur. Bakire olmak utanç verici bir özellik olarak görülür.

korkan çocuklar

10. Japonya'da namahage denilen gelenekte, terbiyeli olsun diye küçük çocuklara namahage denilen korkunç suratlı maskeler takan adamlara gösterilir. 

11. Şişman olanların güzel olarak kabul edildiği Moritanya'da, evlenmek için en az 60 kilo olunmalıdır. Zayıf olması durumunda cezalandırılır. 

12.  Pakistan'da damat adaylarının sabrını ölçmek için gelinin ailesi tarafından çok ağır küfür ve hakaretlere maruz bırakılır. Katlanabilirse anlayışlı olduğuna inanılır.

cinsel ihtiyacı karşılamak

13. Hindistan'da evlere temizliğe giden kadınlar, evin bekar erkeğinin cinsel ihtiyaçlarını karşılamak zorundadır.

14. Laos'ta en tahrik edici uzuv olarak ayakları gördükleri için, kadınların ayaklarını göstermeleri yasaktır.

15. Fiji'de yaşlı erkekler güçten düşünce bu durumu akrabalarına bildirir. Bir tören eşliğinde canlı canlı gömülürler. Eskimo insanları  yaşlanınca intihar ederler.

davetlilier önünde gerdeğe girmek

16. Tazmanya'da evlenen çift gerdeğe, tüm davetlilerin karşısında düğün töreninde girerler. Kolombiya'nın dağlık kesimlerinde ise gelinin annesi gerdek gecesini izlemekle görevlidir.

17. Amboysna Adası'nda ürünlerin artması için erkekler çıplak olarak tarlalara girerek mastürbasyon yaparlar. Bunun bereketi arttıracağı düşünülür.

18. Brezilya’da bulunan Mehinaku isimli bir köyde, erkekler avladıkları balıkları kadınlara götürür ve kadınlar balığın büyüklüğünü ve lezzetini beğenirse erkekle romantik veya tek gecelik ilişki yaşayabilir.

düğün töreni

19. Hindistan'da ergenlik çağına gelen kız çocukları köpekle evlendirilmektedir. Amaç evlenene kadar köpeğin onu korumasıdır. Yine Hindistan geleneğine göre kocası ölüp, dul kalan Hintli kadınlar kendilerini benzin döküp yakarlar ya da başkaları tarafından yakılırlar. Böylelikle tüm günahlarından arınıp, diğer dünyada da kocalarının yanında olacaklarına inanırlar.

20. Peru'da aileler doğan çocuklarının sağlıklı olması için öldürdükleri evcil hayvanların kanlarıyla çocuklarını yıkarlar.


21.  Hindistan'da yemeğini bitiren misafir geğirmezse, yemeği beğenmemiş olduğu anlamına gelir ve bu ev sahibine karşı saygısızlık kabul edilir.

saygının ifadesi dil çıkarmak

22. Tibet'te misafir uğurlanırken dil çıkarmak şarttır. Diğer toplumların aksine saygının göstergesidir.

23. Kuzey Afrika'da bulunan Tuaregler'de bir evde yemek yemek isteyen erkekler evin kadınını cinsel yönden tatmin etmek zorundadır.

24. İskoçya'da gelinler düğünden bir gün önce tüm aile büyüklerine ayaklarını yıkatır. Bu durum çiftin mutluluk yolunda yürümesini sembolize eder.

bağlılık ifadesi

25. Tazmanya'da kadınlar ölen kocalarının kurutulmuş cinsel organını boynunda taşımak zorundadır.

26. Himalayalarda tarım arazisi az olduğundan ve erkek çocukları arasında bölüştürmekte sıkıntı yaşandığından, bir evin tüm erkekleri tek bir kadınla evlenir ve böylece toprak bölüştürülmek zorunda kalınmaz.

27. Kuzey Kore'de  25 yaşına kadar kadınların,  27 yaşına kadar erkeklerin evlenmesi yasaktır.

çok çocuklu aileler

28. Amerika'da bulunan Hristiyan tarikatı Mormonlarda ailelerin çok çocuklu olmasını istedikleri için erkekler 4 yada 5 kadınla evlenebilmektedir.

29. Fenikeliler; salgın, hastalık, kuraklık dönemlerinde Tanrıları Baal'a çocuklarından birini kurban verirlerdi.

30. Budizmde kazınan saçlar, azalan dünyevi istekler anlamına gelmektedir.

bira küvetleri

31. Çek Cumhuriyeti'nde sağlığa iyi geldiğini düşündükleri için bira banyosu yapmak yaygındır.

32. Türkiye ve şaman inancının yaygın olduğu yerlerde kötü ruhları kovmak için kurşun döktürülür.

33. Bulgaristan'da düğün sırasında gelin ve damada büyük bir somun ekmek verilir. Hangisi daha büyük parça koparırsa evde onun sözü geçeceğine inanılır.

damadın gelini kurtarması

34. Macaristan'da düğünden önce gelin, damadın arkadaşları tarafından kaçırılır. Damadın görevi düğün başlamadan gelini kurtarmaktır.

35. Amazonlarda bulunan  Yanomamö kabilesinde ölünün tamamı yakılıp külleri akrabaları tarafından yenilir.

36. Paraguay'da bir kızı almak için birden fazla aday olduğu durumlarda taraflar arası düello yapılmaktadır.

uzun ömür inancı

37. Hindistanın bazı bölgelerinde yeni doğan çocuklar 15 metre yükseklikten aşağıya atılmakta ve insanlarca tutulan bir çarşafa düşmektedir. Bu adetin bebeğe uzun ömür vereceğine inanılır.

38. Türkiye'deki adete benzer şekilde, Güney Kore'de de gerdeğe girmeden önce damat falakaya yatırılır ve bir sopa ile ayak altına vurulur. Bunun damadı gerdek gecesi için güçlendirdiğine inanılır.

39. Avustralya'da barbekü partisine davet edildiğinizde, içeceğinizi ve yiyeceğiniz eti yanınızda getirmek zorundasınız.

40. Brezilya'daki Amazon yağmur ormanlarında yaşayan Satere-Mawe kabilesinde erkekliğe geçiş töreninde, çocuklar ellerini zehirli mermi karıncalarının bulunduğu eldivene sokarlar. Belli bir süre bu çok acı veren ritüeli gerçekleştirdiğinde gerçek erkek olmuş sayılır.


“Çöl bizim yurdumuzdur, o bizim yaşamak için seçtiğimiz ve her köşesini bildiğimiz ülkemizdir. Çöl bizim için özgürlük, ...



kadınlar egemen kabile


“Çöl bizim yurdumuzdur, o bizim yaşamak için seçtiğimiz ve her köşesini bildiğimiz ülkemizdir. Çöl bizim için özgürlük, kimliktir. Çöl bizim evimizdir” 


  Tuaregler... Kuzey Afrika bölgesinde; Nijer, Mali, Burkine Faso, Cezayir ve Libya arasında bulunan ve kıtanın simgelerinden biri olan Sahra Çölünde yaşayan müslüman bir topluluk... Kendilerini Mihuar (özgür adam) olarak isimlendiren bu toplum, bin yılı aşkın süredir örf ve geleneklerine bağlı olarak bu sahipsiz toprakları yurt edinmiştir. Berberilerin bir kolu olan Tuaregleri diğer toplumlardan ayıran en önemli özellik ise, anaerkil bir toplum olarak kadınların egemen olduğu ve son sözü söylediği bir kültürel yapıdan oluşmalarıdır. Bir teoriye göre, Afrika'nın gelmiş geçmiş en büyük krallığını kuran Garamantelerin torunları olarak bilinirler. Nüfusları bir milyonu aşan veTifinang alfabesini kullanan bu  kabilenin yaşam tarzı, birçok antropologunun ilgisini bu bölgeye çekmiştir. 

  TUAREGLERİN KISA TARİHİ

tuaregler nerde yasıyor

  Kuzey Afrika kıyılarında yaşayan Tuaregler, İslamiyetin yayılması amacıyla bölgeye gelen Beni-Hilal kabilesinin (Arabistan'dan Afrika'ya İslamiyeti yaymak için giden Arap Fatihleri) etkisinde kalarak milattan sonra 7'nci yüzyılda müslümanlığa geçmişlerdir. Ancak daha sonra İslamiyetle bağdaşmadığı düşünülen örf ve adetleri sebebiyle, Beni-Hilal ile aralarında çatışmalar çıkmış ve bunun sonucunda günümüzde de yaşamlarını sürdürdükleri Büyük Sahra Çölüne yerleşmişlerdir. Bu uçsuz bucaksız topraklarda göçebe olarak yaşayan Tuaregler, yıllar boyunca doğu batı istikametinde ticaret kervanlarının emniyetini sağlamışlardır. 

çölün kadim insanları

 19'ncu yüzyıla gelindiğinde bölgede Fransızların sömürgecilik faaliyetleri başlamıştır. 1830 yılında Cezayir'in işgaliyle başlayan süreçte, çölünde avantajını kullanarak Fransızlara baş kaldırmışlardır. Uzun yıllar süren sömürgecilik faaliyetleri sırasında, kültür ve tarihlerini anlatan el yazması eserleri ve kitapları çölde kurdukları basit bir kütüphanede muhafaza etmişlerdir. 19'ncu yüzyılın sonlarına gelindiğinde Tunus'un  da işgaliyle beraber, bölgedeki çatışmalara paralel olarak müslüman dünyasının halifesi olan II'nci Abdülhamit'e mektup göndermişlerdir. Söz konusu mektupta; 

 'Her ne kadar biz sizin saraylarınızda bilinmesekte, Biz Tuaregleriz. Şu an, Fransızlarla büyük bir mücadele içerisindeyiz. Biliyoruz ki siz İslam dünyasının halifesi olarak bizlere yardım etmek istersiniz, ama şartlarınızın bize silah yardımı yapamayacak durumda olduğunu biliyoruz, sizden tek bir isteğimiz var; Bu Fransızlar size gelecekler ve bizim için insan yiyorlar, yamyamdır diyecekler sakın ama sakın onlara inanmayın sizden tek isteğimiz bu'

Tuareg kabilesi

 Bunun üzerine 1906 yılında Tuagrelerin yaşadığı topraklara bir Osmanlı idaresi gönderilmiş, ancak imparatorluğunun mevcut durumu ve yaklaşan savaş tehdidine paralel olarak bölgede varlık gösterememiştir. Yine 1895'te Mali'nin Fransa tarafında işgal edilmesiyle başlayan süreçte, Tuaregler'in bu işgale direnişi, 23 yıl boyunca devam etmiştir. Mali'de kontrolü sağlayan Fransızlar, Tuaregleri kötü ve isyancı olarak nitelendirmiş, ağır vergilerle cezalandırmış ve tüm eğitim haklarını engellemiştir. İlerleyen süreçte ise, Fransa'nın bölge üzerindeki etkisine bağlı olarak, Tuareg toplumu mevcut Mali Hükümütleri tarafından her zaman dışlanmış ve ayrımcılığa maruz kalmıştır. Hiçbir zaman haklarından ödün vermeyen Tuarenglerin bu direnişi; 1963, 1990 ve 2012 Tuareg ayaklanmaları olarak kendini göstermiştir. Günümüzde  dahi, Tuaregler temsilcileri aracılığıyla hak arayışlarına devam etmektedirler.

  SOSYAL  YAŞAM VE KADININ ÖNEMİ

mavi çöl adamı

 Günümüzde çoğunlukla Sahra Çölü ve çevresinde yaşayan Tuaregler geçimlerini tarım ve hayvancılıkla sağlamaktadır. Geleneksel Tuareg toplumu, soylular, din adamları, vasallar, zanaatçılar ve eskiden köle emekçilerinden oluşan katmanlara bölünmüştür. Tarih boyunca kırmızı renge boyadıkları çadırlarda yaşamını sürdüren Tuaregler, 20 'nci yüzyıldan itibaren kendi yaptıkları küçük toprak evlerde yaşamaya başlamıştır. Deve ve eşek en büyük ulaşım araçları olarak kullanılmaktadır. 

siyam

  Tarım, hayvancılık ve avcılıkla uğraşan Tuareg erkeleri yüzlerini siyam adı verilen mavi peçelerle kapatırlar. Çöl şartlarında ani kum fırtınalarından korunmak için yaptıkları düşünülse de, bu davranış bir gelenek haline gelmiştir. Tuareg adetlerine göre bir peçe ile yüzü kapatılmasının amacı, kişilerin görünüşten kaynaklanan önyargılarını engellemek ve ve sadece konuştuklarıyla değerlendirmektir. Kadınların ise güzel olduğu için yüzlerini göstermeleri gerektiğine inanılır. Bu yüzden kadınlardan çok erkeklerde örtünmeye önem gösterilmiştir. Mavi rengin kutsandığı Tuareg erkekleri 'Sahranın mavi adamları' olarak isimlendirilmiştir.

kutsal kadın

  Tuareg kabilelerinde ise kadının yeri çok değerli ve farklıdır. Tek eşliliğin yaygın olduğu bu toplulukta kadınlar kutsanmıştır. Medeniyetlerini, öncelikle kadının onurunun korunması üzerine inşa eden Tuaregler, kadını ailenin temel dayanağı olarak görürler. Doğan çocuklara annenin soyunun devamı olarak bakılan bu toplumda, annenin soyadı kullanılmaktadır. İkamet edilen tüm mülkler o evde oturan kadına ait olarak görülmekte, boşanıldığı durumlarda develer hariç tüm mülk kadına bırakılmakta ve tüm kararlar kadınların onayından geçmektedir. Kadınlar izin verdiği müddetçe, erkekler evlerde kalabilmektedir. 

evin merkezi kadınlar

 Aileler kız çocuklarının yaşamlarına karışmamakta, kızlar özgürce dilediği kişiyle görüşebilmektedir. Mülkün sahibi olan kadınların geceyi istedikleri erkekle geçirmesine karışılmamaktadır. Adet ve geleneklerine göre; gece beraber olunan erkek sabah olmadan devesiyle beraber evi terketmelidir. Erkeklerin bir çadırda yemek yiyebilmesi için, o evde bulunan kadını cinsel yönden tatmin etmesi gerekmektedir. Evlilik kararı kadının hür iradesine aittir. Bir kadın boşanma kararı aldığında ataerkil toplumların aksine, aileleri tarafından desteklenmekte hatta bir parti eşliğinde kutlanmakta ve kadının artık bekar olduğu herkese duyurulmaktadır. Kocasından ayrılan kadınlar ile hiç evlenmemiş olanlara toplumun bakış açısı tamamen aynıdır. Toplumun kalbi olarak görülen anneler aynı zamanda çocuklarına okuma-yazma öğretmekle görevlidir. İlkel Afrika kabilelerinin kıyasla, Tuareglerde okuma yazma oranı yüksektir. Diğer birçok  topluluk ve kabilenin aksine, kadının ve özellikle annenin toplumun temel dayanağı olarak görülmesi, günümüz modern toplumları tarafından örnek alınması gereken büyük bir zenginliktir.

Tuareglerin mabedi

 Tuareg toplumuyla özdeşleşen bir diğer önemli husus, misafirperver olmalarıdır. Sahip oldukları çocuklar dışında en değerli gördükleri öğe misafirdir. Evlerine gelen insanlara öncelikle su içip içmeyecekleri sorulur. Misafir tarafından kendisine teklif edilmeden su istenmesi çok büyük saygısızlık olarak görülmektedir. Çöl bitkileri ile hazırladıkları çaylar Kuzey Afrika'nın en lezzetli çayı olarak bilinmektedir. İslamiyetin maliki mezhebini benimsedikleri belirtilmelerine rağmen, sıkı sıkıya bağlı oldukları islamiyet öncesi örf ve adetleri sebebiyle, Ortadoğu dünyası tarafından müslüman bir topluluk olarak görülmemektedir. Çölün zor şartlarında yetişen ve sabır, bağlılık ve doğruluk gibi kavramlara büyük önem veren Tuaregler kendilerini savaşçı olarak nitelendirmiştir. 

deve ve mavi adam

  Sonuç olarak, birçoğumuzun adını bile duymadığımız Tuaregler, Osmanlı İmparatorluğunun Orta ve Kuzey Afrika'daki tarihinin önemli bir parçası olan kadim bir topluluktur. Bu topluluk kadına verdiği önemin yanında, sömürgeci devletlere karşı gösterdiği dik duruş takdire şayandır. Bugün Osmanlı arşivlerinde Tuareglere ait birçok belge ve kayıta ulaşılmıştır. Buna rağmen, bir kaç araştırmacı dışında, bu konuya gerekli önem verilmemiştir. Özellikle tarihimizi ele alırken sadece Anadolu ile sınırlandırmamız, Asya ve Afrika'da yüzyıllar boyunca sürdürdüğümüz varlığımızı gözardı etmemiz ve geçmişimizi bile yabancı kaynaklardan öğrenmeye çalışmamız köklü tarihimize karşı yaptığımız en büyük saygısızlıktır.